Altayçeşme Mah. Bağdat Cad. Farabi Sok. No:8
Maltepe / İSTANBUL
0216 459 59 21 - 0216 352 19 56
info@alotoner.com
Anasayfa | Hakkımızda | Hizmetlerimiz | Markalar | Soru-Cevap | Makaleler | Banka Bilgileri | Mail Order | İletişim |
Fiyat : Muadil Toner 39 TL Toner Dolumu (Yenileme) 35 TL
Fiyatlarımıza KDV Dahil Değildir.
> muadil toner > Hp Muadil Toner
Toner dolumu fiyatı ile orijinal kalitede hp laserjet pro M201n muadil yazıcı toner kartuş ucuz M 201 n muadili kartuşlar
Orijinal Hp laserjet pro M201n kalitesinde, tüm parçaları sıfır, yüksek kapasiteli tam dolu, garantili, stoktan derhal teslim yazıcı toner kartuşu.
*Baskı kalitesini görerek satın alma avantajı,
*Ekonomik fiyatlı, uzun ömürlü, yüksek kaliteli
*En ucuz birim kopya maliyeti
*Hp laserjet pro M201n Toner kodu : hp lasejet cf283a 83a
*Demo toner baskı sayısı : 700 sayfa
*Orijinal toner baskı sayısı : 1500 sayfa
*Marmara toner baskı sayısı : 1500 sayfa
*Yazıcı kartuşunda çip değişimi : Değişmesi gerekiyor
* Hp laserjet pro M201n toner dolumu nasıl yapılır konusunda detaylar için firmamızda çekilmiş videoyu izleyebilirsiniz
HP Laserjet p2015dn Toner-HP p2015dn Toner Dolumu
Toner Dolumu (Yenileme): 35 TL - Muadil Toner: 45 TL
Canon i sensys LBP5050C Muadil toner LBP 5050 C yazıcı kartuş fiyatı
Toner Dolumu (Yenileme): 63,00 TL - Muadil Toner: 95,00 TL
Canon i sensys fax L120 Muadil toner L 120 yazıcı kartuş fiyatı
Toner Dolumu (Yenileme): 35,00 TL - Muadil Toner: 35,00 TL
Hp Laserjet P1505 Toner Dolumu P 1505 yazıcı Kartuş Fiyatı
Toner Dolumu (Yenileme): 35,00 TL - Muadil Toner: 35,00 TL
Hp Laserjet Pro 400 M401a Toner-Hp M401a Toner Dolumu
Toner Dolumu (Yenileme): 35 TL - Muadil Toner: 55 TL
Canon i sensys MF8230CN Muadil toner MF 8230 CN yazıcı kartuş fiyatı
Toner Dolumu (Yenileme): 63,00 TL - Muadil Toner: 95,00 TL
Canon i sensys MF4430 toner dolumu MF 4430 yazıcı kartuş fiyatı
Toner Dolumu (Yenileme): 35,00 TL - Muadil Toner: 35,00 TL
Canon i sensys Lbp6030B toner dolumu lbp 6030 b yazıcı kartuş fiyatı
Toner Dolumu (Yenileme): 35,00 TL - Muadil Toner: 35,00 TL
Hp Laserjet 100 Color MFP M175nw Muadil Toner M 175 nw Kartuş Fiyatı
Toner Dolumu (Yenileme): 63,00 TL - Muadil Toner: 75,00 TL
Canon crg-715 muadil toner crg 715 yazıcı toneri kartuş fiyatı
Toner Dolumu (Yenileme): 35,00 TL - Muadil Toner: 45,00 TL
Hp Laserjet M1120 MFP Toner Dolumu M 1120 yazıcı Kartuş Fiyatı
Toner Dolumu (Yenileme): 35,00 TL - Muadil Toner: 35,00 TL
üst basamaklarına çıkardı ikimiz de mutfak penceresinden içerideki iki adamı görebiliyorduk. Calvin,
Shaun’u uykuda hazırlıksız yakalamış olmalıydı çünkü silahın namlusu bu kez Shaun’a çevriliydi.
Tabancayı tanımadım. Calvin, Idlewilde’dan yanında getirmiş olmalıydı. Versteeg’lerin kulübede
tabanca bulundurduklarını biliyordum. Shaun’un tabancası görünürlerde yoktu. Ne yazık ki oturma
odasının bir lambası yandığı için Calvin in mutfak penceresinin diğer tarafından ben i görmesi
imkânsızdı. Dışarısı içerisine göre çok daha karanlıktı Calvin bu tarafa baksa bile sadece kulübenin
içinin cama yansıyan görüntüsünü görebilirdi.
Adını haykırmayı denedim ama Mason eldiveniyle ağzıma sımsıkı bastırıyordu. Beni şoke edici
bir kuvvetle dış duvara doğru itmeden önce arkaya doğru bir tekme savurdum ve topuğum kemiğe
isabet etti. Gücünü hafife almıştım, rakibim benden çok daha üstündü. Boştaki eliyle iki bileğimi
birden yakaladı ve dizini ben acıya daha fazla dayanamayıp takatim kesilene dek bacağımın arka
tarafına bastırdı. Bu savunmasız andan faydalanarak vücudunu vücuduma acımasızca dayayıp beni
kendisiyle kulübenin arasına hapsetti. Yanağım buz kesmiş panjura yapışmış bir halde pencereden
M 201n ’i görmeye çabaladım.
“Lavaboda üç kâse, tezgâhın üstünde üç bardak var!” diye kükredi M 201n . “Korbie ve Britt’in
burada seninle olduklarını biliyorum.” Uzun adımlarla lavaboya gitti ve parmağını üzerlerine örterek
kâseleri inceledi. “Yemek artıkları hâlâ ıslak. Yakın zamanda buradaymışlar. Şimdi neredeler?”
“Belki de üç kâseyi de ben kullanmışımdır,” diye cevapladı Shaun aksi bir tavırla.
M 201n bir bardağı Shaun’un kafasına fırlattı. Shaun eğilince bardak arkasındaki duvara isabet
etti. Tekrar M 201n ’e döndüğünde, Shaun’un benzi biraz atmıştı.
“Yoksa onları öldürdün mü?” M 201n hızla Shaun’a doğru yürürken bir an bile tereddüt etmedi.
Shaun artık yakınındaydı. M 201n Toner’in sesi öfkeden titriyordu ama tabancası sabit duruyordu. “Öldürdün
mü?”
Shaun huzursuz bir tavırla parmaklarıyla oynadı. “Ben katil değilim,” diye yanıtladı inandırıcı
olmayacak kadar masum bir sesle.
“Öyle mi?” dedi M 201n Toner yumuşak ama tehditkâr bir tonla. “Seni l anıyorum. Daha önce de gördüm.
Silver Dollar Kovboy Barı’nda. Kızları sarhoş edip sapığın teki gibi fotoğraflarını çekmeyi
seviyorsun.”
Shaun’un yüzündeki duygu değişimini izledim. Masumiyeti yerini korkuya bıraktı. “Ne gördüğünü
bilmiyorum ama o ben değildim. Ben kızların fotoğrafını çekmem. Fotoğraf makinem bile yok ve
buraya, dağa hiç çıkmam.”
“O fotoğraflarla ne sapıklıklar yapıyorsun?” diye sordu M 201n Toner. “Seni kaybolan şu sosyetik kızla
gördüm. Belki de polislere anlatmalıyım.”
“Yanlış kişiyle konuşuyorsun,” diye kekeledi Shaun.
“Kız kardeşim nerede? Britt nerede? Ya konuşmaya başlarsın ya da ben polise konuşurum!”
M 201n Toner artık bağırıyordu. “Onların da fotoğraflarım çektin mi? Aileme şantaj yapabileceğini
mi sandın? Ya da kardeşimi taciz etmek için fotoğrafları internetle yayınlayabileceğini? Ya da
satabileceğini?”
Shaun gözle görülür biçimde yutkundu. “Hayır.”
“Bir daha sormayacağım. Kızlar nerede?”
“Bana inanmak zorundasın. Zarar vermek gibi bir niyetimi/ yoktu. Onları eve aldık çünkü yolda
mahsur kalmışlardı ve fırtınada donmalarına izin...”
“Aldık mı?”
“Ben ve dostum Ace. Ben yatmaya gittiğimde buradaydı. Kızlar birlikte kaçmış olmalı. Aradığın
o...”
“Kız mı? Kız kim?”
“Britt. Britt’i yanına almış. Britt burada bizimleydi. Sanırım Ace onunla ilgileniyor ama annemin
mezarı üstüne yemin ederim ki ben elimi bile sürmedim. Ormana bak. Belki de baş başa kalmak için
kızı dışarı sürüklemiştir. Git bak.”
“Ya Korbie? O nerede?”
“Ace buraya gelmeden önce onu kulübede bıraktırdı. İki kıza yetecek kadar malzememiz
olmadığını söyledi. Ace bırakmamamı söyledi ama ben ona yiyecek ve su bıraktım. Güvenliğini
sağladım.” “Kız kardeşimi kulübede yalnız mı bıraktın?” diye sordu M 201n Toner. “Hangi kulübe?”
“Buraya birkaç kilometre uzakta. Yolun biraz içerisinde kalıyor. Pencerelerinde mavi perdeler
var. Çimenliği yabani otlar sarmış. Senelerdir kimse ayak basmamış.”
“O kulübeyi biliyorum. Dışarıdaki kar kızağının anahtarı nerede?” Shaun hemen cevap vermedi.
Besbelli yakın zamanda başına konan talih kuşundan vazgeçmek istemiyordu. “Bilmiyorum.
Geldiğimizde dışarıdaydı. Bizim değil,” dedi. “Benzini bitince, sürücüsü burada bırakmış olmalı.
Düz kontak yapmaya değeceğinden şüpheliyim.”
M 201n Toner silahı ona doğrulttu. “Bana yalan söyleme. Anahtarı ver. Hemen
“Beni vurmazsın. Sen olduğunu anlarlar. Bu fırtınada dağda kimse yok. Sadece sen, ben, Ace ve
kızlar.”
“Endişelenme. Onlara bulunacak bir şey bırakmam.”
M 201n Toner dolumu ateş etti.
Peş peşe ateş sesleri kulaklarımda yankılanırken yerimden sıçradım. Arkamda Mason’ın vücudu
da gerildi, o da en az benim kadar şaşırmıştı. Shaun’un av bekçisini öldürmesini, doku parçalarının
duvarlara püskürmesini izlemiştim ama bu bile beni M 201n Toner dolumu’in soğukkanlılıkla adan öldürmesini
izlemeye hazırlayamamıştı.
Bu gerçek olamazdı. Zihnim deliliği aşarak M 201n Toner dolumu in şiddetini mazur görmenin bir yolunu
bulmaya çalışıyordu. Neden Shaun’un elini kolunu bağlayıp yetkililere teslim etmekle yetinmemişti?
Shaun’un Korbie’ye ya da bana zarar verdiğine dair gerçek bir kanıt olmadan öldürmesini aklım
almıyordu. Bizim için artık doğru düzgün düşünemeyecek kadar mı kaygılıydı?
M 201n Toner dolumu’e ulaşmalıydım. Ona hayatta olduğumu gösterip sakinleştirmeliydim. Birlikte bu korkunç
yerden ayrılabilirdik.
Daha büyük bir kararlılıkla Mason’ın elinden kurtulmak için çırpınmaya başladım. Parmakları
tenime batıyordu ama acıyı algılayacak durumda değildim. Zihnimde açıkça çırpınan tek
düşünce, M 201n Toner dolumu’e ulaşmaktı, içimden, Buradayım! diye seslendim. Hemen dışarıdayım!
M 201n Toner dolumu öldüğünden emin olmak için Shaun’un cansız bedenini tekmeledi. Ceplerini aradı. Sakin
bir tavırla Shaun’un cüzdanındaki nakit parayı ve kar kızağının anahtarını aldı. Shaun’un
uyuduğu yatak odasına yürüdü ve birkaç saniye sonra Shaun’un silahını beline yerleştirerek geri çıktı.
Mutfak çekmecelerini telaşla açıp kapadı ve bir Zippo çakmak buldu.
Önce oturma odasının perdelerini neden ateşe verdiğini anlamadım. Sonra kafama dank etti.
Shaun haklıydı. Polis ölümü için M 201n Toner dolumu’den şüphelenecekti. Hatta memurun ölümünden de M 201n Kartuş’i
sorumlu tutabilirlerdi. Kanıtları yok etmeliydi.
M 201n Kartuş’in perdelerden sonra ateşe verdiği kanepeden koyu dumanlar yükselirken, parlak alevler
duvarlara tırmanmaya başladı Yangının hızına inanamıyordum. Bir mobilyadan diğerine
sıçrarken oda dumanla kaplanmıştı.
M 201n Kartuş hızlı adımlarla ön kapıya yürürken Mason beni verandanın karardık bir köşesine çekti.
Saklandığımız yerden verandanın basamaklarını inen M 201n Kartuş’in çizmelerinin çıkardığı
gürültüyü duyabiliyordum.
Gidiyordu. Bensiz.
Kurtulmak için çırpınmaya başladım. Fakat Mason benden çok güçlüydü, beni tutan elleri ise
çelik gibiydi. Kaçamadım. Bağıramadım. Boğuk çığlıklarım rüzgârda ve ateşin çatırtıları
arasında duyulamayacak kadar sessizdi. M 201n Kartuş gidiyordu. Onu durdurmalıydım. Masonla bir dakika
daha kalmaya dayanamazdım.
Kar kızağının motoru gümbürtüyle çalıştı. Motorun homurtusu gittikçe uzaklaşarak duyulmaz oldu.
Mason beni bıraktı. Veranda tırabzanına yığıldım. Kalbimin kırıldığını, bir daha asla bir araya
gelmeyecek binlerce parçaya ayrıldığını hissettim. Yüzümü kavuşturduğum kollarıma bastırarak derin
bir iç geçirdim. Yaşlar yanaklarımdan aşağı süzülüyordu. Kâbus beni tekrar içine, varlığından
habersiz olduğum bir derinliğe çekiyordu.
“Olduğun yerde kal,” dedi Mason telaşla. “Gidip eşyalarımızı alacağım.”
Başını korumak için montunu yukarı çekerek açık kapıdan içeri daldı. Kaçabilirdim. O anda
ağaçlara doğru koşmaya başlayabilirdim. Ama izimi süreceğini biliyordum. Ve malzemeler ondaydı. I
faklıydı: Tek başıma uzun süre dayanamazdım.
Ağır ağır veranda basamaklarından inerken, M 201n Kartuş dolumu in bensiz gidişinin şoku yüzünden, yangını tam
olarak idrak edecek durumda değildim. Duvarları yalayan parlak alevleri ve tavandan yağan
kıvılcımları bir sis perdesinin arkasından seyrettim. Yangının patırtısı ve uğultusu kükreme
seviyesine gelmişti. Eline geçirdiği her şeyi sırt çantalarımıza tıkan Mason dumanların arasında
bir görünüp bir kayboluyordu. Mesafeye rağmen kapıdan dışarı taşan sıcaklık, yüzümün ter içinde
kalmasına neden olmuştu. Mason yanıyor olmalıydı.
Sonunda omuzlarındaki iki sırt çantasıyla, şiddetle öksürerek ve sendeleyerek kapıdan çıktı. Yüzü
simsiyah kurumla kaplandığı için gözlerinin beyazları iyice öne çıkmıştı. Yüzüm, ne kadar korkunç
göründüğünü ele vermiş olmalıydı. Montunun kolunu yüzüne sürtüp kurumun büyük kısmını iyice
bulaştırdı.
Aramızda savrulan yoğun kar, yanaklarına yapışmış kurumun üstünde benek benek duruyordu.
“Fırtına şiddetini artırmak üzere,” dedi. “Çok geç olmadan sığınacak bir yer bulmalıyız.”
ON YEDİNCİ BÖLÜM
Mason haklıydı. Yağmurla karışık yoğun kar yamaca hızla iniyordu. Zemin önceki fırtınada zaten
karla kaplandığı için, kar hızla birikiyordu. Karın ağaç gövdelerinden yukarı tırmanıp
dalları çökertmesini izledim. Artık kimse dağa çıkmazdı. Ne polis ne de babam. Baş haşaydık. Ve
aklıma daha korkutucu bir şey gelmiyordu.
Fırtınadan kurtulmak zorundaydık. Yakınlarda bir kulübe bilmiyordum bu yüzden geriye,
devrilmiş bir ağaç ya da bir mağaraya sığınmak kalıyordu. Güçlükle ilerlerken Mason yün beresini
çıkarıp bana uzattı. Son bir buçuk gün içinde nazik jestleri bende şüphe ve nefret uyandırıyordu ama
bu kez bereyi minnetle aldım. Çoraplarım sırılsıklamdı ve dişlerim birbirine çarpıyordu. Elde
edebileceğim maksimum sıcaklık için, gururumu riske atmaya razıydım.
“Teşekkürler,” dedim.
Kafasını salladı, kanı çekilmiş dudakları mosmordu. Kısacık tıraşlı saçlarında kar taneleri
parlıyordu. Beresini geri vermem geı ektiğini biliyordum ama ben de donuyordum. Bu yüzden
kafamı çevirdim ve görmemiş gibi yaptım.
Yapılacak en akıllıca şey, M 201n Kartuş dolumu in haritasına danışmak olurdu. En yakın sığınma yerini
gösteriyor olabilirdi. Ama haritayı Mason a göstermeden nasıl bakacağımı bilmiyordum. Haritadan
haberi olursa bana ihtiyacı kalmazdı. Haritayı elimden alabilirdi; o zaman herkesin başının çaresine
bakması gerekirdi. Ayrıca harita ıslanırsa, mürekkebi büyük olasılıkla akıp giderdi. Daha
kötüsü kâğıt yırtılıp parçalanabilirdi.
Uzunca bir süre, bütün ağırlığımızı vermeden önce karın altına saklanmış herhangi bir kalıntı
olmadığından emin olmak için yavaş ve temkinli adımlarla yürüdük. Kar bulutları ayın önünü
kapadığı için el fenerlerine rağmen ortalık hiç olmadığı kadar karanlıktı. Ayak parmaklarım soğuktan
uyuşmuştu. Çenemi sıktığım zaman bile dişlerimin birbirine çarpmasına engel olamıyordum.
Dondurucu rüzgâra karşı gözlerimi kıstım ve bütün dikkatimi önümde yürüyen Masona verdim. Her
adım atışında ben de kendimi aynısını yapmaya zorluyordum. Uzun boyu ve geniş omuzları
büyük ölçüde engellese de rüzgâr beni yine de buluyor ve montumdan içeri süzülüp tenimi yakıyordu.
Kısa süre sonra beynim durdu ve bütün enerjimi sadece ileri doğru hareket etmeye verir oldum.
Ve sonra düşüncelerim her zamanki adreslerine gitti. M 201n Kartuş dolumu’e.
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM
“Çıkıyorum,” diye seslendi Korbie, JCPenney’deki giyinme kabininin kapısının arkasından.
Sürgüyü açarken, ipekli kumaşın hışırtısını duydum. “Sakın yalan söyleme çünkü hemen anlarım.”
Tam karşısındaki giyinme kabininin sırasında oturuyordum; kapım ardına dek açıktı. Mesajımı
aceleyle tamamlayıp gönder tuşuna bastım ve telefonumu çaktırmadan çantamın içine ittim. Bunu
yaparken suçluluk duydum. Korbie’den bir şey saklamayı hiç sevmiyordum. “Yalan söyleyeceğimi
düşünmene alındım,” dedim ama vicdanımın sızlamadığını söyleyemezdim.
Korbie ayak bileklerinin etrafında uçuşan menekşe renkli, korsajlı bir tuvalet içinde bir Disney
prensesi dönüşü yaptı. “Eee? Ne düşünüyorsun?”
“Mor.”
“Ne olmuş?”
“Kayanın mordan nefret ettiğini söylemiştin.”
Sıkkın bir el hareketi yaptı. “Bu yüzden mor giyiyorum. Fikrini değiştirmesine yardım etmek için.
Mor renkle ne kadar harika göründüğümü görürse, sevdiğini anlar.”
“Ona da aynı renkte bir papyon mu taktıracaksın?”
Korbie sorunun salaklığı karşısında gözlerini devirerek, “Şey, ra?/,”dedi. “Mezuniyet balosundan
bahsediyoruz. Uyumlu olmalıyız. Fotoğrafımız yıllığa girebilir.”
“Yıllık fotoğrafları siyah beyaz olur.”
“Bu işi pek eğlenceli hale getirmiyorsun. En azından bir elbise denesen?” Korbie beni popomun
üstünden kaldırmak için ellerimi çekti. “Geçen yıl balo tuvaleti alışverişine birlikte gitmiş ve ikimiz
de baloya katılmıştık. Bu yıl da öyle olsun istiyorum. Bizim okuldaki oğlanların derdi ne? Hiçbirinin
seni davet etmediğine inanamıyorum.”
Korbieye Brett Fischer’ın beni baloya davet ettiğini ve benim onu geri çevirdiğimi
söylememiştim. Artık gayri resmi olarak biriyle çıktığım için piyasadan çekilmiştim. Bu sırrı daha ne
kadar saklayabileceğimi bilmiyordum çünkü bu, saklayacağıma, saklamanın göğsümde kocaman bir
delik açacağını fark etmeden önce yemin ettiğim bir sırdı.
Cep telefonum çantamın içinde öttü.
“Kim mesaj gönderiyor?” diye sordu.
“Büyük olasılıkla babamdır,” dedim sıkılmış gibi atkuyruğumu arkaya atarken.
Korbie’nin yüzünde manidar bir gülümseme belirdi. “Yoksa gizli bir sevgilin mi var Britt,
hayatım?” diye takıldı.
Duygusuz bir sesle, “Evet,” derken kızardığımı görmemesi için başımı eğdim.
“Pekâlâ, umarım çok yakında bir kavalye edinirsin,” dedi ciddi bir tavırla. “Çünkü senin evde
dondurma yiyip şişmanlayarak film seyrettiğini bilirken baloda eğlenemem. Ah, aklıma biri geldi!
Matematik dersi çıkışında seninle her zaman konuşan şu çocuğa ne dersin?”
“Şey, Bay Bagshawe mu?”
Korbie parmaklarını şaklattı ve bir video küpteki bir dansçı gibi kolunu bir o kalçasına bir
diğerine vurdu. “Aynen. Yaşça büyük, yasa dışı bir sevgili. Tam Britt’ime göre.”
“Sıradaki elbise lütfen,” dedim.
Korbie kabinin kapısının arkasında gözden kaybolunca cep telefonumu aldım. M 201n Kartuş dolumu’in mesajı
bekliyordu.
Bu akşam seni görebilir miyim ?
Aklından ne geçiyor? diye cevap yazdım.
On bir civarı gizlice tüymek. Mayonu da getir, içkilerle birlikte jakuzide bekleyen adam ben
olacağım.
Versteeg’lerin arka bahçelerinde bir havuzları ve bir jakuzileri vardı ve her ne kadar akşamı
M 201n Kartuş dolumu le geçirmek istesem de bu gizli saldı gece yarısı buluşmaları için harcanan ekstra çabadan
sıkılmıştım.
M 201n Muadil toner, henüz Korbie’nin bizden haberinin olmaması gerektiğini söylemişti. Kimsenin haberi
olmamalıydı. Beni ilişkimizi gizli tutmanın heyecan verici olduğuna ikna etmişti. Ona artık on
yedi yaşında olduğumu, sırları ve oyunları aştığımı söylemek istemiştim. Ama yanlış anlamasından
çekiniyordum. Sonuçta o neredeyse on dokuz yaşındaydı. Ona ilişki tavsiyesi vermek bana düşmezdi.
Korbie soyunma kabininden, “Mesaj yazdığını duyabiliyorum,” diye seslendi. Denediği yeni
tuvaletin fermuarını çektiğini duydum. “Bütün dikkatini bana vermen gerekiyor. Ah! Neden adam
gibi bir alışveriş merkezimiz yok. Adam başına on McDonald’s düşerken bir Macy’s mağazamızın
olmamasına bayılıyorum. Tuvaletimi internetten sipariş etmek zorunda kalacağım.”
Gitmeyeceğimi bile bile baloyu düşünmek zordu. Aslında gitmek istiyordum ama M 201n Muadil toner
ilişkimizi açığa çıkarmaya hazır değildi.
Canımı sıkan baloya gitmemem ve balonun beraberinde getirdiği her tür kızsal eğlenceden
mahrum kalacağım gerçeğine odaklanmak yerine, kendimi olumlu düşünmeye zorladım. Ben
M 201n Muadil toner Versteeg’le çıkıyordum. Hayatımın aşkıyla. Ve olaya geniş açıdan bakınca, saçma sapan
bir okul dansı da neydi?
Okul çıkışında boş bir sınıfa gizlice girip hademenin koridorda temizlik arabasını ittiğini duyana
kadar öpüşüp koklaşmamızın üstünden saatler geçmişti. Gülümsememi bastırmak için dudağımı
ısırdım. M 201n Muadil toner ile birbirimizi çocukluktan beri tanırdık. Onu görmediğim gün sayılıydı. Eskiden
atkuyruğumu çekip bana “küçük Britt” derdi. Şimdiyse konuşurken parmağını yanağımda dolaştırıyor,
çalıntı anlar ve yasak buluşmalarda beni öpüyordu.
İtiraf etmeliydim ki heyecan vericiydi.
Bazen.
Ve bir de diğer zamanlar vardı.
Önceki hafta M 201n Muadil toner in en yakın arkadaşı Dex Vega’nın, takımın antrenmanı tamamlamasından çok
sonra, bizi beyzbol sahasının arkasında oynaşırken yakaladığı zamanlar gibi. Sırtım
M 201n yazıcı’in kamyonetinin şoför kapısına yaslıydı ve M 201n yazıcı aramızda hiç boşluk bırakmadan üstüme
eğilmişti.
Dex çok yaratıcı olmadığı için klasik, “Kendinize bir oda bulun,” yorumunu yaptı. M 201n yazıcı’le
birlikte koşuyordu ve engelli koşuda çok iyiydi. Ama her konuda o kadar iyi olduğu söylenemezdi.
“O yoldan geçtik,” dedi M 201n yazıcı bana göz kırparak. M 201n yazıcı’in onunla en yakın arkadaşının önünde
tartışmamdan hoşlanmayacağını biliyordum ama birlikte olmamıştık.
Dex beni baştan ayağa süzdü. Ve bana sırıtışı kendimi çok ucuz hissetmeme neden oldu. “Bir kız
arkadaşının olmadığını sanıyordum, Versteeg.”
Şimdilik ilişkimizi saklamak konusunda anlaştığımızı biliyordum ama bu ilişkimizi nihayet ortaya
çıkarmak için kusursuz bir fırsat değil miydi? M 201n yazıcı toneri neden en yakın arkadaşına yalan
söyleme ihtiyacı duyuyordu? Ve neden benden en yakın arkadaşıma yalan söylememi istiyordu?
M 201n yazıcı toneri kimseyle ciddi bir ilişkiye girmeyecek biri olarak ün yapmıştı ve hiç ciddi bir kız arkadaşı
olmamıştı ama bu farklıydı. Ben farklıydım. M 201n yazıcı toneri beni önemsiyordu.
Bundan emindim. Keşke kendimi ikna etmek için çabalıyor gibi hissetmeseydim.
“Yok,” dedi M 201n yazıcı toneri.
Gülüştüler, birbirlerine dostça birer yumruk indirdiler ve karmaşık hareketlerle el sıkıştılar.
“Ahbap, saçların birbirine girmiş,” dedi Dex.
Dex haklıydı. M201 n toner in gür kahverengi saçlarıyla oynuyordum ve uçları göğe bakıyordu.
M201 n toner in gülüp geçeceğini sandım ama arabanın yan aynasına bakmak için eğildi ve “Lanet olsun,
Britt, annemlerle akşam yemeği yiyeceğim,” dedi. Ve boş bir çabayla saçlarını yatıştırmaya çalıştı.
“Ne olmuş? Akşam yemeğinden önce duş almayacak mısın zaten,” dedim. M201 n toner ve Dex kendimi
görünmez hissetmeme neden olurken, sessiz kalmaktan sıkılmıştım.
“Babam gibisin, bana sürekli ne yapmam gerektiğini söylüyorsun,” diye yakındı. “Sen
öpüşmekten şaşma, olur mu? İyi olduğun kısım o.”
Dex keyifli bir homurtu çıkarıp uzaklaştı.
M201 n toner le baş başa kalınca, suçlayıcı bir tavırla, “Neden Dex’in seks yaptığımızı düşünmesine
izin verdin?” diye sordum.
“Çünkü bebeğim,” dedi kolunu omzuma atarak, “artık her an yapabiliriz.”
“Ab, öyle mi? Çok komik çünkü ben beklemek istiyorum, bunu bana ne zaman söyleyecektin?”
Sorumu gülerek geçiştirdi ama ben şaka yapmıyordum. Cevabını gerçekten duymak istiyordum.
“Söyle Bay Bagshawe’a, eğer gizli ilişkinizi ele vermemi istemiyorsa, bir sonraki sınavda beni
biraz kollasın.” Korbie kıs kıs gülerek beni daldığım anılardan uyandırdı.
Benden cevap alamayınca, “Alınmadın, değil mi?” diye ekledi. “Sadece şaka yapıyorum. Bay
Bagshawe’la olmadığım biliyorum. Sen biriyle çıktığım benden asla gizlemezsin”
Pekâlâ, bu kadarı yeterdi. Kararımı verdim. Regl olduğum sonucuna varmayacağım umarak
M201 n ’e, Bu akşam yüzmek yok, yazdım. Haftalardır çıkıyorduk ve onu hiçbir erkeği
tanımadığım kadar iyi tanısam da henüz bana regl sancılarım için ağrı kesici ve sıcak su torbası
getirmesini isteyeceğim noktaya gelmemiştik.
Seni ne zaman bikinili göreceğim ? yazdı. Askılarını çözebileceğim bir bikini...
Bizi insanlara söyleyebileceğin zaman, yazdım. Parmağım gönder tuşunun üstünde hareketsiz
kaldı.
Sonunda mesajı sildim. Erkek arkadaşımı manipüle etmeyecektim. Artık on yedi yaşındaydım,
oyun çağımı çoktan geçmiştim.
ON DOKUZUNCU BÖLÜM
Mason’ın ne zamandır beni koltuk altlarımdan destekleyerek dik tutmaya ve ilerletmeye
çabalayarak yürüdüğünü bilmiyordum. Zorlu hava koşullarından koruyacak bir sığınak arayışında
yokuş aşağı ilerlerken arada sırada içimin geçtiğini fark ederek silkelenip kendime geldim. Başka
şartlar altında Masondan hızla uzaklaşır, bana dokunması düşüncesini bile tiksindirici bulurdum ama
umursamayacak kadar bitkindim.
Kulağıma bir şeyler söylüyordu. Ses tonundan heyecanlı olduğunu anladım. Ağır göz kapaklarımı
güçlükle aralayıp uçsuz bucaksız, bembeyaz manzaraya baktım. Mason ilerideki bir şeyi işaret
ediyordu. Gösterdiği şeyi görünce, kalbim sevinçten yerinden oynadı.
Devrildiğinde birbirine dolanmış kökleri yerin üstüne çıkmış bir ağaçta bu. Aralardaki boşlukları
dolduran donuk çamur öbekleri ağaca bir mağara, hava koşullarından saklanılacak bir barınak havası
vermişti. Mason eğri büğrü köklerin oluşturduğu sayvanın altına girmeme yardım ettikten sonra
kendisi de arkamdan geldi. Kar ve rüzgârdan korunur hale gelince, umutsuzluğun ağırlığının üstümden
kalktığını hissettim. Ağaç pislik ve çürük kokuyordu ama yer kuruydu. Ve dışarıda esip gürleyen
rüzgârla karşılaştırılınca, içerisi neredeyse huzur vericiydi.
Mason ellerine üflemek ve iki avcunu birbirine sürtmek için eldivenlerini çıkardı. “Ayakların
nasıl?”
“Islak.” Ağzımdan çıkabilecek en uzun cevap buydu. Dişlerim birbirine çarpmaktan acıyordu ve
dudaklarım sertleşip acı veren iki buz şeridine dönüşmüştü.
Mason kaşlarını çattı. “Donmandan korkuyorum. Aslında o çoraplar...” Cümlenin ortasında
kendini tuttu ama ne söylemek üzere olduğunu biliyordum. Bana teklif ettiği kuru yün
çorapları fırsatım varken almalıydım.
Ayaklarım hissizleşmişti. Hatta o rahatsız edici karıncalanma bile kaybolmuştu. Acı
hissedemezken ve beynim tek bir düşünceyi bile kavrayamayacak kadar bitkin düşmüşken donmaktan
diye kaygılanmak zordu.
“Al, uykuya dalmadan önce biraz su iç,” dedi Mason bana matarayı uzatırken.
Birkaç yudum aldım ama göz kapaklarım çoktan kapanmaya başlamıştı. O yarı uyanık halimle
babam ve lan’ın benim için dua ettiklerini hissettim. Başımın belada olduğunu biliyorlardı ve
dizlerinin üstüne çökmüş, bana güç vermesi için Tanrıya dua ediyorlardı. İçime bir sıcaklık yayıldı
ve nefesimi usulca bıraktım.
Bizi ayıran uçsuz bucaksız boşluğun üstünden, onlara zihin yoluyla, Benden umudunuzu
kesmeyin, mesajını gönderdim.
Uykuya dalmadan önce son düşündüğüm bu oldu.
Uyandığımda üstümüzdeki eğri büğrü dal ağının arasından yumuşak bir ışık süzülüyordu. Sabah
güneşi. Saatlerdir uyuyordum. Mason’ın yanımda kıpırdandığını hissettim ve bana sokulup uyuduğunu
fark edince irkildim. Hızla geri kaçtım ama vücutlarımızın birbirine değdiği yerde oluşan boşluk
soğukla dolunca hemen pişman oldum.
“Uyandın mı?” dedi uyku mahmuru, boğuk bir sesle.
Doğrulunca başım köklere sürtündü. İşte o zaman Mason’ın altımıza su geçirmez matlar serdiğini,
üstümüzü battaniyelerle ve uyku tulumuyla örttüğünü fark ettim. Mason’ın çizmelerini uyağımda
bulunca şaşırdım. Büyüklerdi ama bağcıklarını sımsıkı bağlamıştı ve ayak parmaklarım sıcacık
olmuştu. Kendi ayaklarına kaliteli, kalın ve yünlü yürüyüş çorapları giymişti ama çorapların onu,
ısıran soğuktan biraz olsun koruduğundan bile şüpheliydim.
“Çorapların sırılsıklamdı,” diye açıkladı.
“Çizmelerini bana vermene gerek yoktu,” dedim, verdiği için büyük minnet duyarak.
“Botlarım ve çoraplarını kurumaları için astım.” Daha aşağıdaki korunaklı köklerden birini
dönüştürdüğü eğreti kurutma rafını işaret etti. “Ama ateş yakana kadar, kurumaktan çok asılı durmakla
yetinecekler.”
“Ateş,” dedim, kelimenin tadını çıkararak, ağır ağır. Gerçek sıcaklık düşüncesi içimin enfes bir
özlemle dolmasına neden oldu.
“Şu anda kar yağmıyor. Odun bulmanın tam zamanı.” Üstümden uzanıp botlarının bağcıklarını
çözmeye başladı. Elbette yakacak odun toplamak için botlarına ihtiyacı olacaktı ama bana rahatça ve
tanıdık bir şekilde dokunuşu beni hazırlıksız yakaladı, bana böyle dokunan tek erkek M 201 n olmuştu.
Mason botları ayaklarımdan çıkarıp kendi ayaklarına geçirdi, biraz utanarak yün beresini geri
verdim.
“Kar ne kadar yükseldi?” diye sordum.
“Birkaç santim. Açık olan dağ yolları artık kesinlikle kapanmıştır. Kar kürenene kadar, birkaç
gün daha başımızın çaresine bakacağız. Endişelenme,” dedi. Bu haberin beni telaşlandırabileceğini
fark etmiş gibi aniden bana dönmüştü. “Soğukkanlılığımızı koruduğumuz sürece idare edebiliriz.
Daha kötülerini atlattım.”
Varlığı bana tuhaf bir güven veriyordu. Ama kendimi, Mason’111 özgüveni yolların kapak
olmasından ve polisin peşine düşememe sinden kaynaklanıyor olabilir mi diye düşünmekten
alamıyordum Bir sonraki hamlesini planlayacak zamanı vardı. Bu durum moralim düzeltmişe
benziyordu, oysa benimkini iyice yerle bir etmişti. Beni kurtarmaya gelen olmayacaktı. M 201 n ’in beni
aramaktan vazgeçmeyeceğini biliyordum. Korbie’yi bulup en kısa zamanda benim için geri dönecekti
ama ona bel bağlayamazdım. Babama da. Polise de. Göğsümün üstüne tek tek kayaların indiğini
hissediyordum.
“Uzağa gitmeyeceksin, değil mi?” diye sordum Mason emekleyerek sığınağımızdan çıkarken.
Bir an beni şüpheyle süzdü. Sonra gözleri muzip bir ışıltıyla parladı. “Dönmem diye mi
korkuyorsun?”
“Hayır, ben sadece.
Evet, durumun özeti buydu.
İşin tuhaf yanı daha birkaç saat önce ondan kaçmaya çalışıyordum. Ona o zaman da
güvenmemiştim, şimdi de güvenebileceğimden emin değildim. Dağdan inmek için hâlâ yardımıma
ihtiyacı vardı ve büyük olasılıkla hayatta olmamın tek nedeni buydu. Öyle miydi gerçekten? Mason’ın
beni öldürebileceğini gerçekten düşünüyü) muydum? Kulübede cesedini bulduğum kızı öldüren oysa,
tekrar birini öldürebilirdi. Ama o ölümden kimi sorumlu tutacağımdan emin değildim. Ve bunu
Masona bir kez daha sormaya niyetim yoktu. Onu tahrik etmek aleyhime olurdu.
“Ağaçların dibinde kum dal arayacağım,” dedi Mason. “Yarını saat içinde dönmüş olurum.”
“Bak bakalım çam sakızı da bulabilecek misin?”
“Çam sakızı mı?”
“Reçine. Yapışkandır ama kolay kopardır ve tutuştuğu zaman gaz yağı gibi yanar.” Yıllar önce
M 201 n öğretmişti.
Mason’ın gözlerinde küçük bir onay ışıltısı belirdi. Ciddi ve içe dönük ifadesini bir an için
yumuşatır gibi oldu. “Çam sakızı, hamamdır.”
Mason dönene kadar uyudum. Köklerin arasından sürünerek geldiğini duydum ve soğuktan kaskatı
kesilmeme rağmen, ateşi yakmasını izlemek için yattığım yerden doğrulup ona yaklaştım. Burnumu
sokmak ya da ukalalık etmek istemiyordum ama belki ona başka ipuçları da verebilirdim. Eğitimimi
bu kadar zorlu şartlarda kullanmayı hiç beklemiyordum ama en azından birtakım temel hayatta kalma
becerilerinde bilgi sahibi olduğum için müthiş minnettardım.
Mason daha ufak dört kütüğü yan yana dizip bir platform oluşturdu. Yapış yapış reçine topaklarını
platformunun üstüne yayarken bana göz kırpmak için bir an duraksadı. Sonra dal
parçalarını kullanarak delikli bir çadır oluşturdu. Bu da, dal parçalarını kavla tutuşturması gibi uzun
zaman aldı. Sonunda bir kıvılcım çaktı ve dal parçaları önce tütmeye, sonra yanmaya başladı.
“Birazdan ısınırız,” dedi.
Isınmak. Bu duyguyu neredeyse unutacaktım.
“Bana neden yardım ediyorsun, Mason?” diye sordum.
Huzursuz bir tavırla kıpırdandı ve düşünceli bir sessizliğe gömüldü. Sonunda, “Bana
inanmadığını biliyorum ama hiçbir zaman sana zarar vermek gibi bir niyetim olmadı,” dedi. “En
başından beri sana yardım etmek istiyordum ama işler... kontrolden çıktı,” dedi uzaklara dalarak.
“Shaun’dan korkuyor muydun? Ona zıt gitmekten?” Oysa ben Shaun’un Masondan korktuğu hissine
kapılmıştım ama belki de yanılmıştım.
Mason cevap vermedi.
“Öldüğü için üzgün değilim ama sen onu kaybettiğin için üzgünüm. Ölümünü izlemek zorunda
kaldığın için.”
Mason buruk bir gülüşle dizlerinin arasına eğdiği başım salladı “Ben de,” dedi ağır bir şekilde.
“Tahmin edemezsin.”
“Öyle... öleceğini düşünmemiştim,” diye eklerken, M201n ’in Shaunu pervasızca öldürme kararı
karşısında hâlâ allak bullaktım.
“Shaun’u unut,” derken Mason’ın gözleri pişmanlıkla karanı gibi oldu. Shaun’ın gerçekten gittiğini
kabullenmek konusundaki isteksizliğinden kurtulmak ister gibi gözlerini kırpıştırdı. “Bundan sonra
sadece sen ve ben varız. Biz bir takımız, öyle değil mii" Elini uzattı.
Eline baktım ama tutmadım. “Sana neden güveneyim?” “Kendimi bir mülakatta gibi hissediyorum.
‘Sizi neden işe alalım?’ ‘Neden bu iş için en uygun kişi sizsiniz?’”
“Ben ciddiyim.”
Omuz silkti. “Tek çaren benim.”
“Bu sana güvenmek için yeterli neden değil. Bu ağaç kovuğuna Shaun’la tıkılsaydım, yüzlerce
kilometrelik mesafedeki tek insan ı > olsa bile asla ona güvenmezdim.”
“Bu daha çok bir çukur.”
İç geçirmemek için kendimi zor tuttum. “Bana neden ihtiyacın var? Ateş nasıl yakılır biliyorsun.
Ormana alışık olduğun her halinden belli, iz sürmede de iyisin. Neden beni burada bırakıp kendini
kurtarmıyorsun?”
“İstediğin bu mu?”
“Elbette hayır,” dedim telaşla. Uçsuz bucaksız dağların zalimliğiyle tek başıma savaşma
düşüncesi beni ürpertiyordu. “Demek istediğim, bir arada kalırsak hayatta kalma şansımız artar.”
“Ben de aynen böyle düşünüyorum.”
“Yani beni kullanıyorsun.”
“Senin beni kullandığından daha fazla değil.”
Sessiz kaldım. Sonunda Masona soru sorabilmiş olmak iyi gelse de sohbetimiz olması gerektiği
kadar tatmin edici değildi.
Bana açık cevaplar vermediği hissine kapılmıştım. Sadece yeteri kadarını anlatıyor, ortaya bir
parça yem atıyordu, o kadar.
“Bana güvenmek için neden mi arıyorsun?” dedi sonunda sıkkınlığımı hissederek. “Adım Mason
değil. Hp Laserjet Pro M201n.”
İrkildim. “Ne?”
Arka cebine uzanıp cüzdanını çıkardı. Sürücü ehliyeti plastik bir gözde duruyordu. Parmaklarını
sokup ehliyeti çıkardı ve bana uzattı.
Mason K. Goertzen adına düzenlenmiş Wyoming ehliyetine baktım.
“Gerçek görünüyor, değil mi?” dedi Mason. “Ama değil.” Sonra bana ilkinin arkasına dikkatle
gizlenmiş ikinci ehliyeti uzattı. Ancak bu kez soyadını ve adresini gizleyecek şekilde tutuyordu.
İkinci ehliyette ilk ehliyetteki fotoğraf vardı ama Kaliforniya’da düzenlenmişti.
“Anlamıyorum,” dedim.
“Shaun’un gerçek adımı bilmesini istemedim.”
“Ama neden?”
“Ters düşmemiz halinde, hakkımda bir şey bilsin istemedim. Ona güvenmiyordum. Ve sana
güvenebileceğimden de emin olmamama rağmen kendimi ortaya koyuyorum. Seninle
uzlaşacağımızı umuyorum. Ben sana açılırsam belki seni de sırlarım paylaşmaya ikna edebilirim.”
“Benim gizli bir kimliğim yok. Sırrım da,” derken bunun nasıl bir oyun olduğunu, benden ne tür
bilgi koparmaya çalıştığını merak ediyordum.
“Bu doğru değil. Bana Korbie’yle dağa yalnız geldiğinizi söyledin.”
Kaşlarımı çattım. “Yalnız geldik.”
“O zaman eski sevgilin burada ne arıyor? Adı M201n ’di, değil mi? Yollar kapalı. İki gün önce ilk
fırtına patlak vermeden gelmiş olmalı. Buraya geleceğinden haberin var mıydı?”
“Varsa ne olacak?” dedim savunmaya geçerek.
“Ondan neden bahsetmedin? Kulübede, Shaun’un tehlikeli olduğunu anlamadan önce, neden bize
gerçeği söylemedin?” Çünkü Shaun ilgimi çekmişti ve eski sevgilimi gündeme getirerek şansımı
kaçırmak istemedim. Bu itiraf edemeyeceğim kadar utanç verici bir gerçek olduğu için, yüzümü
kızartmayacak bir cevap verdim.
“Belki de Shaun’a ya da sana tam olarak güvenmemişimdir ve her ihtimale karşın, kozumu
saklamak istemişimdir. Akıllıca davranmışım. M201n toner, Shaun’u hazırlıksız yakaladı.” O devriye
kulübesinden kaçmaya kalkışımsam, M201n toner’in hepimizi hazırlıksız yakalayacağı ve şu anda onun
yanında olacağımı o anda idrak ettim. Bunu fark edince, mideme bir yumruk yemiş gibi nefessiz
kaldım. “Sence M201n toner, Idlewilde’da mıdır?” diye sordu Mason. “Bilmem.” Oysa M201n toner’in orada
olacağını düşünüyordum. Korbie’yi bulduysa, onu Idlewilde’a götürmüş olmalıydı. “Buradan
Idlewilde’ı bulabilir misin?”
Ne planladığını anlamak için Masona baktım. Elimde M201n toner dolumu’in haritası vardı ve bizi Idlewilde’a
götürebilirdim. Ama Mason, Idlewilde’a gitmeme neden yardım etmek istiyordu?
“Sanırım,” dedim sonunda. Nihai amacını çözene kadar herhangi bir söz vermemem gerektiğini
düşünüyordum.
“Idlewilde, korucu merkezinden daha yakın mıdır?”
“Bir buçuk kilometre kadar daha yakındır.”
“O zaman bence oraya gitmeliyiz. M201n toner dolumu nasıl biridir?”
“Bir de soruyor musun?” diye dalga geçtim. “Kimsenin onunla uğraşmasına izin vermez. Sen de
gördün. Bizi rehin alırken nasıl bir işe girdiğinizin farkında değildiniz. M201n toner dolumu beni bulana kadar pes
etmez. Korbie’yi aramaya gitti ama mutlaka dönecek. Korkmak için çok nedenin var, Mason,” diye
uyardım.
“Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı,” diye düzeltti.
“Sana gerçekten böyle hitap etmemi mi istiyorsun?” dedim biraz öfkeyle. “Başından beri sana
Mason diyorum. Seni bir başkası olarak görebileceğimi sanmıyorum.”
Gözleri gözlerime çevrildiğinde yüzünde anlayamadığım bir ifade vardı. “Dene.”
“Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı” dedim biraz daha ciddileşerek. Sonra bu kez kulağa nasıl geldiğini dener gibi, biraz daha
yumuşak bir tonlamayla, “Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı,” dedim. Bunu ona asla itiraf etmeyecek olsam da sanırım bu
ismi tercih ederdim. “Kısa erkek isimlerini tercih ederim. Hem bana şu Beatles şarkısını hatırlatıyor.
Ya da hiç benzemediğin Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı Law’u,” diye ekledim telaşla.
Düşünür gibi çenesini sıvazladı. “Doğru, benim kadar iyi olamaz.”
Kendimi tutamayarak yüksek sesle güldüm ve Mason -Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı-da esprisinden son derece hoşnut bir
halde sırıtınca hemen pişman oldum. Sırıtışı bütün yüzünü aydınlatmış, köşeli hatlarını
yumuşatıp kapakları düşük gözlerini ve soğuk bakışlarını ısıtmıştı. Bir an için tabloyu hem seksi hem
çekici buldum ama hissettiğim çekimden derhal nefret ettim. Gerçek değildi. Stockholm sendromu
diye bir şey varsa, hissettiğim çekim, onun erken belirtilerinden biriydi.
Öyle bile olsa, belki de ona Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı diye hitap etmeye başlardım. Hayatta kalmak için birlikte
çabalayacaksak, onu farklı biri olarak düşünmek işe yarayabilirdi. Beni kaçıran adam olarak değil,
karardık bir geçmişi olan biri olarak. Shaun a karşı durmayan ama bunu isteyen biri. Ona yardım
edersem, bana yardım edecek biri.
“Adımı Havari Yahuda’dan almışım. Hani umutsuz vakaların koruyucu azizi olarak da bilinen
Yahuda.”
Onu şüpheyle süzdüm. “Umutsuz vakaların koruyucu azizi mi? Bu gerçekten doğru mu?”
“Elbette doğru. Burada seninleyim, öyle değil mi?”
Çenemi dikleştirdim. “Benim umutsuz vaka olduğumu mu söylemeye çalışıyorsun?”
“Aslında,” dedi ciddileşen bir ifadeyle, “tam tersi. Bence insanların sana yakıştırdığından daha
beceriklisin. Bazen bu yolculumu çıkmadan önce nasıl bir kız olduğunu merak ediyorum.”
Beni merak mı ediyordu? Hakkımda başka ne düşünüyordu? Beni her an biraz daha şeffaf -ve
rahatsız- hissetmeme ne den olan bir ifadeyle süzdü ve devam etti. “Korbie’yle iletişiminizi izlerken,
evde, arkadaşlarının ve ailenin karşısında gerçek Britt’in biraz farklı bir versiyonunu sergiliyor
olabilir misin diye merak ettim. Biraz daha az becerikli bir versiyon. Burada, dağda o kız değilsin.
Korkularınla yüzleşmeni sevdim. Ve insanların normalde erdemden saydıkları bir şey olmasa da, çok
yetenekli bir yalancısın. İkna edici bir yalanla Shaun’u kaç kez dediğine getirdin?”
Kahverengi gözlerinin bana uzun uzun bakmasından hoşlanmadım ve aceleyle, “Adam kaçırma ve
zorla alıkoyma işi yürümezse, medyumluğu deneyebileceğinden eminim!” dedim.
Para bekler gibi başparmağı ile işaret parmağım birbirine sürttü. “En azından ilk ipucumu
verebilirsin.”
“Al sana ipucu. Bir dahaki sefere, fazla dikkat çekici ve ger çek dışı olmayan bir hikâyeye bağlı
kalmayı dene. Böylelikle belki kurbanın gerçekten inanabilir.”
Bu kez gözleri muzip bir ifadeyle ışıldayınca, kibirli bir hoşnutluk duyma sırası bana geçti. Vahşi
doğada mahsur kalmış olabilirdim ama en azından espri anlayışımı kaybetmemiştim.
“Sence M201n toner dolumu’in silahsız bir adamı vurması tuhaf mı?” diye sordu Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı, bir önceki konuya geri
dönerek.
Duraksadım. M201n toner dolumu’i savunmak istiyordum. Davranışım haklı çıkarmak için beynimi yiyordum.
Endişeden çılgına dönmüştü. Shaun’un Korbie ve bana zarar verdiğine inanmıştı. O şartlar
altında yapabileceği en doğru şeyi yapmıştı. Kendime bunları söylüyordum ama M201n toner dolumu’in kararı
canımı sıkmıştı.
Derin bir nefes alarak, “Hayır, değil,” dedim. “Shaun’un yalan söylediğini anladı. Calvin aptal
değildir. Korbie ve benim tehlikede olduğumuzu biliyordu ve Shaun un en azından kısmen
sorumlu olduğunu anlamıştı. Her neyse, zaten Shaun un masum olduğu söylenemez. Bana ya da
Korbie’ye kaç kez silah çekti. Silahsızdık. O zaman senin de umursadığın yoktu. Sadece Shaun
arkadaşın olduğu için kızgınsın. Eline fırsat geçseydi Shaun, Calvin’i bir an bile düşünmeden
vururdu. Shaun un bekçiyi vururken pişmanlık duyduğunu söyleyemezsin ya. Ve siz dağa kaçmadan
önce vurduğu polisi ve hastanelik ettiği kızı da unutma. Shaunun yaşama saygısı yoktu. Calvin onu
vurduğu için üzülmüyorum.”
Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı başını iki yanına salladı. Bu benimle hemfikir olduğunu düşündürecek bir kafa sallama
değildi. Daha çok düşünce biçimimi anladığını ve dikkate aldığını söylemek ister gibiydi.
“Kesinlikle İdlewilde’a gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Onu bulabileceğini varsayarsak, Calvin,
Korbie’yi Idlewilde’a götürecektir. Bu da seni Idlewilde’a ulaştırıp arkadaşlarına kavuşturmanın
önceliğimiz olması gerektiği anlamına gelir.”
Ona merakla baktım, ikinci kez, “Bana neden yardım ediyorsun?” diye sordum.
Parmaklarını başının arkasında kenetledi. Bacak bacak üstüne atıp arkasındaki köklere
yaslanırken tasasız bir oduncuya benziyordu. “Belki de kendimi düşünüyorumdur. Kendimi Calvin’e
açıklamam lehime olur. Beni de vurmasını istemem,” derken rahat görünüyordu ama sanki sesinde
gizemli bir ciddiyet vardı. Ya da bana öyle geldi.
YİRMİNCİ BÖLÜM
Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı ve ben kökleri yerinden çıkmış ağacın altında, matlar ve uyku tulumunun üstünde ateşe
olabildiğince sokulup yaydığı ısının her zerresinden istifade etmeye çalıştık. Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı, Calvin hakkında
ondan korktuğunu düşündüren birkaç soru daha sorduysa da çoğunlukla havadan sudan konuştuk.
Hp Laserjet Pro M201n Fiyatı anlattıkça onunla ilgili merakım artıyordu. Kaliforniyadan neden ayrılmıştı? Shaun’la
rahatsızlık verici bir arkadaşlığın -belki de “ortaklık” demek daha doğruydu- içinde kendini nasıl
bulmuştu? Ona sorular sormak istiyor ama bunu ileride polisin onu teşhis edebilmesi için bilgi
sızdırma çabası olarak görmesinden çekiniyordum. Aslında niyetim kısmen buydu. Polisin Hp Laserjet Pro M201n Toner’u
ele geçirmesine yardımcı olmak ahlaki zorunluluğumdu. Ancak daha kişisel bir düzeyde de onunla
ilgili merakım gittikçe artıyordu. Didiklemek istemediğim nedenlerden ötürü.
Hp Laserjet Pro M201n Toner’un sesinin alçak ve kulağa hoş gelen tınısı eşliğinde uykuya dalacağım anda, birden,
“Idlewilde’a gittiğimiz zaman, Calvin beni yetkililere teslim etmek isteyecek,” dedi. “Seni kaçırmak
Shaun’un fikriydi ama ben de ayak uydurdum.” Kaşlarını çattı. “Hatta beni etkisiz hale getirmek için
güç kullanmaya bile kalkışabilir.”
Bir anda Hp Laserjet Pro M201n Toner un Idlewilde’a ulaşmama yardım etmekten vazgeçeceğinden korkarak telaşla,
“Calvin’e senin Shaun’a karşı gelip kaçmama yardım ettiğini söyleyebiliriz,” dedim.
“Hikâyen Korbie’ninkiyle örtüşmez.”
“Calvin’e senin Shaun’a beni kaçırdıktan sonra sırt çevirdiğim söyleriz. Başlangıçta elebaşı o
olduğu ve silah onda olduğu için Shaun’a karşı gelmeye çekindiğini ama sonra bana ne kadar
korkum, davrandığını görünce olaya el atmaya karar verdiğini söyleriz.”
Hp Laserjet Pro M201n Toner başını iki yana salladı, ikna olmuşa benzemiyordu. “Bu seni ilk başta rehin aldığım gerçeğini
değiştirmez. Calvin bana kolay affeden biri gibi görünmedi; onun nazarında hata diye bir şey yok.
İntikam almak isteyecektir.”
Hata diye bir şey yok mu? Calvin’in babası gibi konuştuğunu düşündüm.
“Ben onunla konuşurum,” dedim. “Beni dinler.”
“Öyle mi?” dedi duruma aykırı bir sükûnetle. “Ben Calvin’in kimseyi dinlemeyeceği hissine
kapıldım. Shaun’un söylediklerini umursamadığı kesin.”
Konuşma bir anda kontrolümden çıkmıştı. Hp Laserjet Pro M201n Toner’u Calvin’in ona zarar vermeyeceğine ikna
etmeliydim ama işin asli, Idlewilde’a vardığımız zaman Calvin’in nasıl tepki vereceğini ben de
bilmiyordum. Özellikle de Shaun’u öldürdükten sonra. Hp Laserjet Pro M201n Toner’u da soğukkanlılıkla vurabileceğine
inanmak istemiyordum ama bu ihtimalin üstünü çizemiyordum.
“Düşük bir ihtimal olsa da, Calvin’i sakinleşmeye ikna ettiğini varsayalım,” diye devam etti.
“Polis ne olacak? Olanları bildirmek zorunda kalacaksın. Benim senin kaçırılmandaki rolüm de
dâhil her şey ortaya çıkacak.”
“Hayır.” Başımı kararlı bir tavırla salladım. “Onlara senden bahsetmem.”
“Belki isteyerek yapmazsın. Ama benden bahsetmek zorunda kalacaksın, Britt. Sana bir sürü soru
soracaklar ve gerçek ortaya yıkacak. Bu karışıklığa kaza sonucu karıştın. Senin saklayacak bir şeyin
yok. Beni kollaman için bir nedenin olmadığını ikimiz de İtiliyoruz.”
“Bu doğru. Dinle, beni rehin almak Shaun’un fikriydi. Sen bana yardım edeceğine söz verirsen,
ben de senin için yalan söylerim.” Sözlerimi çaresizlik içinde, “Ne istersen yaparım!” diye
tamamladım.
Yüzünü bana çevirdi ve kahverengi gözlerini delici bir bakışla hana kilitledi. “Sana sadece
karşılığında bir şey isteyeceğim için yardım ettiğimi mi düşünüyorsun?”
Bana neden yardım ettiğini bilmiyordum. Ama bir tür karşılık beklemesi akla yatkın geliyordu. Şu
ana dek dağda hayatta kalmak iyin ne yapmak zorunda kalabileceğim konusundaki her tür
ciddi spekülasyondan kaçınmıştım ama üstesinden gelecektim. Burada ölmeyecektim. Ne gerekiyorsa
yapacaktım. Bunu yaparken zihnimi başka yere göndermem gerekse bile razıydım.
Hp Laserjet Pro M201n Toner bir anda bana doğru eğilince korkuyla nefesimi tutup geri çekildim. Sadece ağırlığını diğer
tarafına verdiğini çok geç fark ettim.
Hoşnutsuz bir tavırla homurdandı. “Sana vuracağımı mı sandın? Başka şeyler de yapacağımı?
Idlewilde’a gitmene yardım etmem karşılığında isteyeceğim sefil şeyleri hayal ederken kafayı
yiyecektin. İnkâr etme zahmetine girme, tiksintin yüzünden okunuyor.
Pekâlâ, endişelenmeye son verebilirsin. Sana zorla bir şey yaptıracak değilim. Ve bunu
yapacağımı düşünmene aldırmamaya çalışacağım. Bu kargaşaya sürüklendiğin için üzgünüm ama
hatırlatırım, engel olmaya çalıştım. Karakterimden söz açılmışken, vicdanını da rahatlatayım. Beni
istemeyen hiçbir kadınla birlikte olmadım.” Sözlerini üzeri örtülü bir kızgınlıkla tamamladı.
“Seni tanımıyorum,” dedim. Algısının açıklığı kadar, sohbetimizin içeriği de beni sarsmıştı.
Hp Laserjet Pro M201n Toner’la seks hakkında konuşmak istemiyordum. Tek istediğim buradan sağ kurtulmaktı. “Bu
yüzden niyetinden şüphelendiğim için beni affet.”
Hp Laserjet Pro M201n Toner iğneleyici bir yorum yapmaya hazırlanırken -bunu öfkeyle parlayan gözlerinden anlamıştımson
dakikada yüzündeki gerilim dağıldı ve kasvetli bir sessizliğe gömüldü.
Başımı dizlerimin arasına eğdim. Keşke çoraplarım bir an önce kurusaydı.
Küçük kalemizde Hp Laserjet Pro M201n Toner dolumu’a dokunmadan ayaklarımı tamamen uzatamıyordum. O kadar yakınımda
oturuyordu ki nefes aldığım duyabiliyordum; her nefes verişi tedirgindi.
“Eski sevgilinden neden ayrıldın?” diye sordu beklenmedik bir şekilde. Bana bakmıyordu ama
sesinin sevecen çıkması için çaba gösterdiğini anlamak zor değildi. Belki sevecen değil,
sadece alınmamış gibi görünmeye çalışıyordu. Büyük olasılıkla benim gibi o da burada baş başa
olduğumuzu ve olabildiğince medeni davranmanın çıkarımıza olacağım fark etmişti. “Uyurken
birkaç kez adını mırıldandın.”
Utanmak yerine, rüyayı hatırlayamadığım için kötü hissettim. Çoğu zaman Calvin’le hiç
ayrılmadığımızı görürdüm. Hâlâ üç sokak uzakta yaşadığını, ne zaman istersem onu arayabileceğimi
ya da evine uğrayabileceğimi. Hâlâ aynı okula gittiğimizi, kitaplarını ve güneş gözlüğünü benim
dolabıma koyduğunu. İlişkimizin karardık tarafını asla görmezdim. Calvin’in babasıyla kavga ettikten
sonra keyifsizleşip benimle konuşmayı reddettiğini ve babasını benim üstümden cezalandırdığı
zamanları. Öyle zamanlarda dünyaya karşı tek başına olduğuna gerçekten inanır gibi olurdu. O
anıları kafamdan atmak istiyordum, hele şimdi, bir şeylere umutla sarılmaya ihtiyaç duyarken.
“O benden ayrıldı.”
“Aptal herif,” dedi Hp Laserjet Pro M201n Toner dolumu benimle göz göze gelmek için kafasını eğerken. Gülümsedi. Kendimi
daha iyi hissetmemi sağlamaya çalıştığını anlamak zor değildi.
“Aptal değil, çok akıllıdır. Ve mükemmel bir dağcıdır. Bu dağları avcunun içi gibi bilir,” diye
ekledim, tehdidin kalıcı olması için üstüne basarak. Idlewilde’a gitmezsek, o beni bulur.
“Buraya sık sık gelir mi?”
“Eskiden gelirdi. Üniversiteye gitmek için evden ayrılmadan önce.”
“Birinci sınıfta mı?”
“Stanford’da.”
Hp Laserjet Pro M201n Toner dolumu bu bilgiyi sindirmek için birkaç saniye duraksadı. Sonra bir ıslık çaldı. “Haklısın,
akıllıymış.”
“Korucu kulübesinin izini sürecek kadar akıllı,” diye cevabı yapıştırdım. “Shaunun onu
kandırmasına izin vermeyecek kadar akıllı.”
“Öldürdüğü Shaun’un. Yalan söylediği ve adam kaçırdığı için öldürdüğü. Öfkesini kontrol
etmekte zorlanan birine benziyor.” “Calvin öfkesini kontrol etmekte zorlanmaz. Daha çok...” Nasıl
anlatabilirdim? “Adalet duygusu fazla gelişmiştir.”
“Ve bunu silahsız adamları vurarak mı gösteriyor?”
“Shaun silahsız olan birini vurdu; yani ne ektiyse onu biçti.” “Şans eseri Calvin’in SAT puanını
hatırlıyor olabilir misin?” Homurdandım. “Sana ne bundan?”
“Beni geçmiş mi diye merak ettim. Benden daha akıllı mı diye.” “İki bin yüz puan aldı,” dedim
gururla. Hodri meydan.
Hp Laserjet Pro M201n Toner dolumu ellerini birbirine vurdu; besbelli etkilenmişti. “Bu puanla Stanford’a girilir tabii.”
“Calvin karnelere ve öğrenci sıralamalarına büyük önem veren babasından intikam almak için
korkunç notlar alırdı. Sonra hem ACT hem SAT sınavlarında çok başardı oldu. Tam Calvin lik
iş,” diye ekledim. “Bildiğini okur hep. Özellikle babası söz konusu olunca. Çok iyi bir İlişkileri
olduğu söylenemez.”
“Calvin’i Stanford’da ziyaret ettin mi? Şehir merkezindeki şu yeşil duvarlı restorana, Kirk’se hiç
gittin mi? Bifteklerinin üstüne tanımam.”
“Hayır, Calvin in okula gitmesinden birkaç hafta sonra ayrıldık Sen Palo Altoyu nereden
biliyorsun? Hiç gittin mi?”
“Körfez Bölgesi’nde büyüdüm.”
“Evinden çok uzaktasın.”
Elini boş ver der gibi salladı. “Mükemmel havadan sıkılmıştı 111 insanın arada sırada tipiye ve
ölüm kalım macerasına ihtiyacı oluyor"
“Çok komik.” Hp Laserjet Pro M201n Toner dolumu’un cipteki bez çantamdan kıyafet alırken bilmeden onu da aldığını umarak
elimi sırt çantama attım.
Evet. Oradaydı. Calvin’in geçen yıl Stanford ve Cornell arasında seçim yapmaya çakşırken
babasıyla birlikte Stanford turuna gittikleri zaman aldığı beyzbol şapkası. Calvin’in Stanford’a
temelli gitmesinden birkaç gün önce o yokken şapkanın bende kalıp kalamayacağını sormuştum. Ona
ait özel bir şey istiyordum ve geri vermek gibi bir niyetim yoktu. Zaten adil bir değiş tokuş
değildi, ben ona kalbimi, hem de tamamını vermiştim. “Calvin okula gitmeden önce bu şapkayı bana
verdi. Stanford’a ancak bu kadar yaklaşabildim.”
“Bunu sana Calvin mi verdi?”
Şapkayı ona uzattım ama Hp Laserjet Pro M201n Toner dolumu hemen almadı. Calvin ve geçmişimle ilgili hiçbir şey duymak
istemiyormuş gibi kaskatı oturdu. Sonunda tereddüt ederek, öne uzattığım şapkaya uzandı. Tek
kelime etmeden evirip çevirdi.
“Boya yaparken giymişsin galiba,” dedi başparmağını tepedeki sarı leke kalıntısına sürterek.
“Büyük olasılıkla bir beyzbol maçından kalma hardaldır,” dedim tırnağımla lekeyi kazırken.
“Calvin beyzbolu çok sever. Babası oynamasına hiçbir zaman izin vermedi. Tenis ve koşu
sezonlarıyla çakışıyordu ama maçlara giderdi. En yakın arkadaşı Dex takımımızın atıcısıydı. Calvin
çocukken herkese büyük takımlardan birinde oynayacağını söylerdi. Bir defasında beni Bees’in Salt
Lake’teki maçına götürmüştü.” O günü hatırlayınca, sesim beklemediğim bir şekilde titredi. Bees’in
her sayısında Calvin uzanıp beni öpmüştü. Alkışlamak için ayağa fırlayan bir taraftar denizinin
ortasında, yerimizden kalkmadan özel anlar paylaşmıştık.
Yüzümü ellerime gömdüm. Calvin’i her zamankinden daha (azla özlüyordum. Burada olsaydı,
beni dağdan kurtarırdı. Haritayı çözmek için uğraşmam gerekmezdi çünkü o yolu gösterirdi.
Ağlamamak için gözlerimi ovaladım ama aslında ağlamak istiyordum. Kendimi bırakıp hıçkırarak
ağlamak.
“Onu özlüyorsun.”
Evet, özlüyordum. Hele şu anda.
“Okula gittiğinden beri Calvin i hiç gördün mü? Yani iki gün önce benzin istasyonundan önce.
Onunla konuşup olaya çizgi çekme fırsatın oldu mu?”
“Hayır. Calvin hiç eve gelmedi. İki gün öncesine kadar, onu sekiz aydır hiç görmemiştim.”
“Noel’de bile mi?” Hp Laserjet Pro M201n Toner dolumu bu soruyu kaşlarını kaldırarak sordu.
“Evet. Artık Calvin’den bahsetmek istemiyorum. Ve kendimden.” Hp Laserjet Pro M201n Toner dolumu’dan da bahsetmek
istemiyordum ama en azından bu, Calvin in yanımda olduğunu dileme oyunundan daha güvenli
geliyordu.
Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı bir kez daha matarasını uzattı ama bayat su içecek kadar susamamıştım. Kola, mısır gevreği,
soslu patates püresi ve margarin değil, gerçek tereyağı sürülmüş kızarmış ekmek istiyordum.
Birden dün geceden beri hiçbir şey yemediğimi fark ettim. Midem acıyla kasıldı ve sudan başka bir
şey olmadan Idlewilde yürüyüşünden nasıl sağ çıkacağımızı merak ettim.
Her zaman iyi bir gözlemci olan Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı düşüncelerimi tahmin etti. “Uç matara suyumuz, iki tahıllı
gofretimiz var ama sanırım yiyeceği gerçekten ihtiyacımız olana kadar saklamalıyız.”
“Dördüncü mataraya ne oldu? Shaun’un kulübeden dört matarayla ayrıldığımızı söylediğini
duydum.”
“Birini Korbie’ye bıraktım.” Parmağını dudaklarına bastırdı “Sakın Shaun’a söyleme, aramızda
sır.”
Ona dik dik baktım. Korkunç esprisi beni rahatsız etti ama cömert davranışı güçlükle yutkunmama
neden oldu. Aynı anda hem elini sıkmak, hem ağlamak istiyordum. En sonunda, “Gerçekten mi?”
demeyi başardım.
“Bir matara ve iki tahıllı gofret bıraktım. Ona fırtınanın sonuna kadar yeter. Bir iki güne kalmaz,
yola bir şekilde ulaşabilse iyi olacak. Onun için endişelendiğini biliyorum, Britt ama her ne kadar
yalnızlık anlamına gelse de kulübenin sıcak ortamındı kalma ve bizimle gelip soğuk, yorgunluk ve
açlıkla mücadele etim seçeneklerinden iyi olanı kapan o. Büyük olasılıkla diyabeti konusunda yalan
söyleyerek hayatını kurtardın. Yalanını sadece kendi işimi görmek için gizlediğimi söylediğimi
biliyorum ama bunu söylediğime pişmanım, o an öfkeye kapılmıştım. İşin aslı, senin ne yapmaya
çalıştığım anladım, pratik zekândan ve cesaretinden etkilendim. Sana bunu o zaman söylemeliydim.
Ama yapmadım, o yüzden şimdi söylüyorum. Yaptığın şeyle gurur duymalısın.” Övgüsünü
algılamakta zorlanıyordum. Söylediği ilk şeyi konsantre olmakla meşguldüm. “Ama... neden Korbie
için bunu yapasın?”
“Tamamen kötü olmadığımı keşfetmek seni şaşırttı mı?” dedi dudaklarında tatsız bir
gülümsemeyle.
Bu, şu ana kadar gösterdiği en büyük incelikti ve ne diyeceğimi bilemiyordum. Başlangıçtaki
tepkim -onu aramıza meşale koyarak küçümsemek- son derece cazip gelse de, enerji
harcayacak durumda değildim. Duvar örmekten yorulmuştum. Yaşlı gözlerimi kırpıştırarak titrek bir
nefes verdim ve “Teşekkürler, Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı,” dedim. "Sana ne kadar teşekkür etsem azdır.”
Minnetimi başını hafifçe eğerek kabul etti. Bu hareketiyle, İtana kahraman ilan edilmenin verdiği
rahatsızlığı simgeler gibi görünen asık yüzünü gizlemiş oldu. Daha fazla mahcup olmasın diye konuyu
değiştirdim.
“Sence botlarım ve çoraplarım yeterince kurumuş mudur? Tuvalete gitmem gerekiyor.” Özellikle
yakında tekrar yola koyulacağımız için Calvin in haritasına bir kez daha bakmak istiyordum ;ima
gerçekten tuvaletim vardı.
Botlarımın bağcıklarını bağladıktan sonra, güçlükle yürüyerek kara çıktım. Geçici kamp yerimizi
görüş alanımdan çıkarmayacak ama biraz mahremiyet bulacak kadar uzaklaştım. Bir ağacın
arkasına yerleşip Calvin’in haritasını açtım. Bir kilometreden daha yakın bir mesafeye bir kürk
avcısının eski, terk edilmiş kulübesini işaretlemişti. “idare edecek bir çatı, rüzgâra karşı iyi koruma”
yazıyordu. Kulübeyi önceki gece, fırtınanın en sert zamanında keşfedememiş olmam çok kötü olmuştu.
Calvin kürk avcısının kulübesinin yanına yeşil bir nokta koymuştu. Haritada bunun gibi iki yeşil
nokta daha vardı. Biri Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı ve Shaun la ilk kez karşılaştığım kulübeyi işaret ediyordu. Üçüncü nokta
ise yine bir sığınağı işaret eder gibiydi. Bu son noktanın yanına Calvin sadece “Camlar kırık” notunu
düşmüştü. Kulübe büyük olasılıkla terk edilmişti ama bulunduğumuz noktayla Idlewilde’ın lirasında
kalıyordu. Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı’la orada dinlenebileceğimizi umut ettim.
Kürk avcısının kulübesinde, dağcıların geride bıraktığı ve yakıt olarak kullanılabilecek ambalaj
atıkları gibi, işe yarar bir şeyler bulabilme ihtimalini ve çok yakın olduğumuzu göz önüne alarak bir
göz atmaya karar verdim. Birkaç dakika daha dönmesem, Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı yokluğumu hissetmezdi.
Haritadan faydalanarak ağaçların arasında yolumu buldum Kıyafetlerime takılan dallar bana
pençe gibi kıvrılmış, kemikli parmakları anımsatıyordu. Ürpertiyle bu fikri kafamdan
atmaya çalışırken, Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı’u yanıma almadığıma pişman olmuştum bile.
Sonunda ağaçlar seyreldi ve karşımda yüz yıllıktan daha eski görünen, çıplak odundan, camsız,
döküntü bir kulübe belirdi. Kapısı o kadar dar ve alçaktı ki geçmek için epey eğilmek zorunda
kalacaktım.
Küçük kapı kulübeyi inşa eden dağ adamlarının yanlış hesap lamalarının ürünü değildi, ilk kürk
avcıları bölgeye vardıklarında, Wyoming ve Idaho’da bozayı sayısı hayli fazlaydı. Hâlâ
buradaydılar ama sayıca azalmışlardı. Avcılar kunduz kürklerini ve canlarını korumak için
kulübelerinin kapılarını ayıların geçemeyeceği boyutta yapmışlardı. Bu genel kültür bilgisini geçen
bahar tatilinde Dex’le birlikte çıktıkları dağ yürüyüşünde bir fırtınayı atlatmak için benzer bir avcı
kulübesine sığınan Calvin’e borçluydum.
Yaklaşınca, dikkatimi çaldıkların üstünde duran bir sarı banı parçası çekti. Bir polis bandı.
Ensemde, bu ipucu benim için bir anlam ifade etmeliymiş gibi bir ürperti hissettim.
Kulübenin kapısı rüzgârda gıcırdadı.
Bir anda kötü bir hisse kapılıp geri geri uzaklaşmaya başladım Tüylerim diken diken olmuştu.
Sırtımı dönersem korkunç bir şey çıkabilirmiş gibi, gözlerimi kapıdan bir an ayırmadım.
Ve beynimin çarkları o anda harekete geçti.
Bu kulübeyi tanıyordum. Geçen ekim ayında, bu kulübede Kimani Yowell adında yerli bir kızın
cesedi bulunmuştu.
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM
Kimani Yowell. Bayan Shoshone-Bannock. Geçen ekim ayında öldürülen, balo kraliçesi. Ölümü
Lauren Huntsman’ınki kadar çarpıcı bir haber olmamıştı çünkü Kimani varlıklı bir aileden
gelmiyordu. Öldüğü gece Fort Hail, Idaho’da bir partide erkek arkadaşıyla kavga etmişti. Partiden tek
başına ayrılmış, erkek arkadaşı da arkasından gitmişti. Çocuk onu arabayla dağa götürüp orada
boğmuş ve cesedini kürk avcılarının kullandığı bir kulübeye atmıştı. Dağcılar ondan arta kalanlara
rastlamasa, erkek arkadaşı paçayı sıyıracaktı.
Kimani benim gittiğim okulun en büyük rakibi Pocatello Lisesi’nde okuduğu için hikâyesi o zaman
özellikle sarsıcı gelmişti. Şimdiyse iliklerimi donduruyordu. Burada ölmüştü. Benim
canımı kurtarmak için mücadele verdiğim ormanda.
Kulübenin kapısı bir kez daha gıcırdadı ve koyu renkli ve canlı bir şey iri pençeleriyle karları
ezerek dışarı çıktı. Gür, yağlı kahverengi kürklü hayvan bir köpekten daha iriydi. Durdu, varlığım
karşısında irkilerek burnunu havaya dikti. Gümüş rengi bir maskenin arkasında, boncuğu andıran bir
çift siyah göz parlıyordu. Gırtlağından homurtuyu andıran sesler yükseldi.
Ayı sansarlarıyla ilgili hikâyeler duymuştum. Cüsselerinin üç katı avları haklayacak kadar
yırtıcıydılar.
Ayı sansarı bana doğru yürümeye başladı. Yürüyüşü bir ayınınkine inşam ürkütecek kadar
benziyordu. Arkamı dönüp koştum.
Ayı sansarının arkamda karda sektiğini duydum. Panik halinde arkama bakmaya çakşırken ayağım
kaydı. Eriyik kar kol pantolonumdan içeri süzülürken, parmaklarımı kara daldırıp kendimi yukarı
çekmek için tutunacak bir yer aradım. Ekme gelen ilk nesneyi sıkıca tuttum ve afallamış bir halde
bakakaldım. Uzun kemik parçası kupkuruydu ve üstü diş izleriyle kapkydı. Bir çığlık atarak kemiği
fırlattım.
Toparlandım ve ilerideki ağaç karaltısına doğru son hızla koşmayı başladım. Beynimde
gümbürdeyen tek net düşünce, Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı’un adıydı.
Beni duyması için dua ederek, “Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı!” diye haykırdım.
Dallar yüzüme çarpıyor, derin kar bacaklarımı içine çekiyordu. Arkama ikinci bir bakış atma
riskini aldım. Ayı sansarı sadece birkaç adım gerideydi. Gözleri hayvani bir kararlılıkla kararmıştı.
Ağaçlardan sakınarak koşarken yönümü bulmak için dekçe bir çaba harcıyordum. Hp Laserjet Pro M201n Toner fiyatı ne
taraftaydı? Gözlerim donuk zemini taradı. Neden biraz önce bıraktığım ayak izlerini
bulamıyordum. Yoksa iyice uzaklaşıyor muydum?
Adım bir kez daha haykırdım. Sesim ağaçlardan uçsuz bucaksız gökyüzüne doğru yankılandı. Tek
bir kuş bile havalanmadı. Hp Laserjet Pro M201n Kartuş beni duyamazdı. Beni kimse duyamazdı. Yalnızdım.
Ellerim sivri çam iğnelerinden kana bulanmıştı ama acı duymuyordum; ayı sansarının jilet gibi
keskin dişlerini ve kalın, kancalı pençelerini bacaklarımın arka tarafında hissettiğimden emindim.
Bir anda beni arkadan yakaladı. Çırpınarak tekme atarken hem ondan kurtulmak hem ayakta
kalmak için umutsuzca çabalıyordum. Yeri boylarsam her şey biterdi. Bir daha asla kalkamazdım.
“Sakin ol, Britt. Canını yakmayacağım.”
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş un kısık ve güven veren sesini duyunca, göğsümdeki düğümler çözüldü, içimdeki basınç
azaldı ve ağırlığımı ona yasladım. Rahatladığımı gösteren bir inilti koyverdim.
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş ayaklarımın üstünde durabileceğimden emin olunca, beni tutan kollarını yavaş yavaş
gevşetti. “Canını yakmayacağım,” diye tekrarladı. Beni yüzüne bakacağım şekilde çevirdi. Soran ve
kaygılı gözlerle yüzümü inceledi. “Ne oldu?”
Çizik ve kan içindeki ellerime baktım. Sesim çıkmıyordu.
“Çığlık attığını duyunca, sandım ki bir ayı...” Titrek bir nefes aldı.
Hiç düşünmeden yüzümü göğsüne bastırdım. Gırtlağımdan bir hıçkırık koptu. Tek istediğim
birinin bana sarılmasıydı. O biri Hp Laserjet Pro M201n Kartuş bile olsa.
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş ona sarılmam karşısında şaşkın, kaskatı duruyordu. Ben kollarımı çözmeyince, elleri
tereddütle kollarımdan yukarı tırmandı. Önce isteksizce, sonra rahatlatıcı bir ritimle okşamaya
başladı. Bana kırılacağımı düşünür gibi dokunmadığına seviniyordum. Yanımda ve gerçek olduğunu
bilmeye ihtiyacım vardı. Başımı göğsüne yaslayıp o, kulağıma rahatlatıcı sözcükler fısıldamaya
başlayınca, gözyaşlarımı tutamaz oldum. Yüzümü paltosuna gömüp özgürce ağlamaya başladım.
“Buradayım,” dedi yumuşak bir sesle. “Hiçbir yere gitmiyorum. Yalnız değilsin.” Çenesini
başımın üstüne dayayınca, kendimi içgüdüsel olarak ona iyice sokulurken buldum. O kadar
üşümüştüm ki. Soğuk içime işlemişti, sıcaklık nedir unutmuş, iliklerime kadar donmuştum. Bana
sarılmasına izin vermek iyi gelmişti
Orada, o buz gibi havada montunu çıkarıp omuzlarıma sardı. “Bana ne olduğunu anlat.”
Hatırlamak istemiyordum. Salağın teki olduğumu düşünecekti. Ne kadar korkunç olursa olsun bir
ayı sansarı ağlanacak bir şey değildi. Daha kötüsü de olabilirdi. Karşıma bir bozayı da çıkabilirdi. O
kadar hızlı nefes alıyordum ki başım dönmeye başladı.
“Al şunu.” Hp Laserjet Pro M201n Kartuş montunun cebinden küçük bir şişe çıkardı. Öylesine sarsılmış bir haldeydim ki
sıvının gırtlağımı yaktığını neredeyse hissetmedim bile. Su gibi soğuk ama acıydı. Biraz daha içmek
için şişeyi tekrar başıma dikince bu kez öksürdüm. Kısa süre sonra içime bir sıcaklık yayıldı, rahat
nefes alabilir oldum.
“Önce ayı sandım.” Gözlerimi sımsıkı kapatırken nefesimin yeniden hızlanmaya başladığını
hissettim. Göz kapaklarımın ardında hayvanın hırlarken ki halini görür gibiydim. “Bir ayı
sansarı üstüme atıldı. Beni öldürecek sandım.”
“Benim geldiğimi duymuş ve azınlıkta kalacağım anlayıp tüymüş olmalı. Seni bulduğumda çoktan
gitmişti,” dedi, bana daha sıkı sarılırken.
Kendimi toplayınca, şişeden büyük bir yudum daha alıp devam ettim. “Kürk avcılarının
kullandığı eski bir kulübede saklanıyordu. Sanırım geçen yıl ekim ayında bir kızın ölü bulunduğu
kulübe. Cesedi bulunduğu zaman, haberlerde çok benzer bir kulübe gördüğümü hatırlıyorum ve bir
dakika önce kulübenin önündeki çalılıklarda sarı polis bandı gördüm. Sanırım aynı kulübe.
Kulübenin dışında bir de kemik buldum. Kızın olamaz, değil mi? Olay yeri inceleme ekipleri kıza ait
bütün kalıntıları toplamıştır, değil mi? Lütfen bana kemiğin kızın olmadığını söyle!”
Kemiğin elimde bıraktığı boşluk hissini hatırladım. İçi boş bir ölüm kabuğu. Aklıma ilk
kulübedeki kayışa dönmüş, çürümüş cesedi getirmişti. O anda ölümün dağın dört bir yarandan
üstüme geldiğini hissettim. Bu korkunç yere gelmeyi neden istemiştim sanki?
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş omuzlarımı tutup yüzümü dikkatle inceledi, ifadesi bulutlanmış, dudaklarını dikkatini bir
şeye odaklar gibi sımsıkı kapatmıştı. “Hangi kız?”
“Kimani Yowell. Haberlerde duymuşsundur. Pocatello Lisesinde son sınıftaydı ve başarılı bir
piyanistti. Çalması için ülkenin dört bir yanından davet alıyormuş. Herkes onun Julliard’a
gideceğini konuşuyordu. O kadar iyiydi yani. Ve sonra erkek arkadaşı tarafından öldürüldü. Çocuk
onu boğmuş ve cesedini saklamak için buraya kadar getirmiş.”
“Hatırlıyorum,” dedi Hp Laserjet Pro M201n Kartuş uzaklara dalarak.
“Nasıl bir adam kız arkadaşını öldürebilir ki?”
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş cevap vermedi. Ama yüz hatları esrarengiz ve nahoş bir ifadeyle kararmıştı.
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM
Kamp yerimize dönerken, Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı bana her zamankinden yakın yürüyordu. Onu sadece iki gün önce
bir markette, Tanrı’nın beni küçük düşmekten kurtaran bir lütfu olarak görüp onunla utanmazca flört
ettiğime inanmak güçtü. İki gün içinde ona hayran olmaktan, nefret etmeye geçmiştim. Oradan da...
Şu anda ne hissettiğimi bilmiyordum. Ne düşüneceğimi de.
Kollarımız kazayla birbirine sürtündü. Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı ne uzaklaştı ne de özür diledi. Aslında hiç rahatsız
olmamış gibiydi. Bunu fark edip etmediğini merak ettim. Ben etmiştim. Yakınlığı içime tuhaf, kaygan
bir sıcaklığın yayılmasına neden oluyordu. Kaçamak bir bakış attım. Tıraşsız ve uykusuz haliyle bile
seksi görünmeyi başarıyordu. Haşin görünüşlü bir REI
[vii]
modeli gibi. Dışarıda çok zaman
geçirdiği, renginden ve saçlarının güneşten açılmış uçlarından belliydi. Göz kenarlarında birkaç çizgi
vardı; hani güneşte gözünüzü kısmaktan oluşan çizgilerden. Ve güneş gözlüğü takmaktan göz
çevresinin rengi farklılaşmıştı. Ancak bu onda ucuz değil, neredeyse seksi duruyordu.
Yorgunluğuna rağmen, dimdik omuzlar ve kararlı adımlarla yürüyordu. Koyu renk kaşlarının
altından dünyaya uzun ve serinkanlı bakışlar gönderiyordu. Bana kısmen hesaplayan, kısmen
tartan bakışlarmış gibi geldi. Ama görünenin ardında bir huzursuzluk seziyordum. Neden korktuğunu,
onu en çok neyin ürküttüğünü merak ediyordum. Korkusu her neyse onu derinlerde saklıyordu.
Beni ona bakarken yakaladı. Hemen gözlerimi kaçırdım. Beni yakaladığına inanamıyordum. Ona
hissedebileceğim her tür çekim fikrinden bir anda nefret ettim. Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı beni rehin almıştı. Beni
isteğim dışında alıkoymuştu. Son iyilikleri bunu değiştirmezdi. Kendime onun gerçekte kim olduğunu
hatırlatmalıydım.
Ama gerçekte kimdi? O ve Shaun a ortak demek zordu. Judo -Mason- hiç acımasız
davranmamıştı. Ve Korbie ile beni kulübeye girmememiz için uyarmaya çalışmıştı. Çelişki içinde iç
çektim. Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı’la ilgili hiçbir şeyi çözebilmiş değildim.
“İlk işimiz seni ısıtmak olacak,” dedi. “Sonra da yiyecek bir şeyler bulmalıyız. Henüz orman
meyveleri için erken, bu yüzden avlanmamız gerekecek.”
Son iki gündür Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı’un iyiliğim konusundaki sözüm ona kaygısıyla ilgili temkinli hatta
şüpheciydim. Bu kez kendimi niyetini derinlemesine sorgularken buldum. Calvin bana ilk ilgi
göstermeye başladığında, beni iltifatlara boğmuş, şefkatle şakalaşmış ve beni görmek için küçük
bahaneler uydurmuştu. Hepsi gururumu okşayan şeylerdi ama benden hoşlandığına dair en büyük
ipucu bir anda bana ilgi göstermeye başlaması olmuştu. Donduğu zaman arabamın camlarım kazımıştı.
Sinemada sıranın ortasındaki koltuğa benim oturmama özen göstermişti. Wrangler’ım servisteyken,
beni her yere götürmek için ısrar etmişti. Belki Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı’un davranışlarına fazla derin anlamlar
yüklüyordum ama benimle ilgili endişesinin arkasında basit bir centilmenlikten fazlası var mı diye
merak etmeye başlamıştım.
Bana karşı bir şeyler hissediyor olabilir miydi?
Kendime bunun bir öneminin olmadığını hatırlattım. Çünkü gerçek ya da hayalî, duygularına
karşılık verecek değildim.
Yarısı kara gömülü devrik bir ağacın etrafından dolaşırken, birden, “Benim turuncu bir Wrangler
kullandığımı ve babamın balık tutmayı sevdiğini nereden biliyordun?” diye sordum.
“Marketin park alanında iki araba vardı. Eski model, turuncu bir Jeep Wrangler ve bir BMW X5.
Dükkâna girdiğim zaman, BMW’nin eski sevgiline, Wrangler’ın sana ait olduğunu hemen anladım,”
diye açıkladı. “Wrangler’ın tamponunda rengi solmuş, soyulmaya yüz tutmuş iki çıkartma vardı.
‘Diğer aracım bir şişme bot’ ve ‘Bir akarsu görür görmez dururum’. Wrangler’ı sana vermeden önce
babanın kullandığı sonucuna vardım.”
Öyle değildi ama Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı’un şansı yaver gitmişti. Aslında babamın Wrangler’ı satın alma
nedenlerinden biri o iki tampon çıkartmasıydı. Balıkçılara sempatisi vardı ve mantıksız bir şekilde
onlara herkesten fazla güvenirdi.
“Seni BMW’yi benim kullanmadığıma ikna eden ne oldu?” diye üsteledim. Alınmak mıydım,
yoksa gurur mu duymalıydım emin değildim.
“Gözlüğün Target’tan. Eski sevgilininki Fendi markaydı. Gösterişi seven insanlar, bunu her
alanda belli eder.”
Herhangi bir konuda en son ne zaman bu kadar iyi bir gözlemci olduğumu hatırlamaya çalıştım.
“Her zaman benzin istasyonlarındaki arabalarla insanları eşleştirir misin?”
Omuz silkti. “Bilmece gibi. Problem çözmeyi severim.” “İlginç. Sen de benim için bir
bilmecesin.”
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı bakışlarıyla beni delip geçtikten sonra gözlerini kaçırdı. Havadaki tuhaf gerilimi gidermek
için başımı yana yatırarak sordum. “Söylesene, yoksa sen şu dâhilerden misin?”
Kendini kişisel sorgulamalar karşısında herhangi bir açık vermemek için eğitmiş gibi yüzü
otomatik olarak ifadesizleşti. Biran sonra ifadesi yumuşadı ve dudaklarında cılız bir
gülümseme belirdi. “Üçüncü sınıfta öğretmenimin beni görsel hafıza testine soktuğunu duymak ilgini
çeker mi?”
Elimi aldırmıyormuşum gibi salladım. “Hayır, hem de hiç.” Yüzüne bir gülümseme yayılırken
kafasını kaşıdı. “Testi geçemedim. Ama dikkate alınmaya değecek kadar
yaklaşmıştım.” Parmaklarımla güçlü taraflarını saymaya başladım. “Yani görsel hafızaya sahip
olduğun söylenebilir. Ve mükemmel hayatta kainin becerilerin var. Bilmem gereken başka ne var?
Nerede okuduğun olabilir mi mesela? Üniversitedesindir herhalde, değil mi?” “Geçen yıl bıraktım.”
Bunu hiç beklemiyordum. Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı bende bir işin ucunu bırakacak değil ciddi ve çalışkan bir insan
hissi uyandırmıştı. “Neden?” “Halletmem gereken bir şey vardı,” dedi ellerini ceplerine
sokup rahatsız bir tavırla omuzlarını öne eğerek.
“Tamam, şimdi her şey anlaşıldı.”
Ağız kenarları gerilince hassas bir noktaya parmak bastığımı düşündüm. “Herkesin sırlara
ihtiyacı var. Sırlar bizi savunması/, yapar.”
“Bir insan neden savunmasız olmak ister ki?”
“Hasar almasın diye kalkanını korumak için.”
“Anlamadım.”
“Bir zaafın olduğu zaman, onu ortaya çıkarmamak için çok çaba harcaman gerekir. Tembellik
edemezsin.”
“Senin zaafın ne?”
Güldü ama bu keyifli bir gülüş değildi. “Söyleyeceğimi gerçekten düşünüyor musun?”
“Denemeye değer.”
“Kız kardeşim. Onu her şeyden çok seviyorum.”
Cevabı beni çok şaşırttı. Bir şekilde, bu tek cevapla bir katman kalkmış ve Hp Laserjet Pro M201n Kartuş fiyatı’un yumuşak
tarafını görebiliyormuşum gibi hissettim. Dışarıdan haşin ve becerikli bir adam gibi görünüyordu.
Dikkate alınmaya değer bir güce sahipti. Ancak içinde şefkat saldıydı.
“Bunu beklemiyordum,” dedim bir an sonra. “Kız kardeşin senin için çok şey ifade ediyor
olmak.”
“Babam ben bebekken ölmüş. Sonra annem tekrar evlenmiş. Kız kardeşim üçüncü yaş günümden
birkaç gün önce doğdu ve onun başıma gelebilecek en kötü şey olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum.”
Gülümsedi. “Bu duyguyu çabucak aştım ve ne kadar yanıldığımı gördüm.”
“Kardeşin Kaliforniya’da mı?”
“Onu evden ayrıldığımdan beri görmedim.”
“Özlüyor olmalısın.
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş dolumu bir kez daha güldü. Bu seferki duygu yüklü bir gülüştü. “Ağabeyi ve koruyucusu olarak
rolümü ciddiye aldım. Başına hiçbir zaman kötü bir şey gelmeyeceğine yemin ettim.”
Nefesimi yavaş yavaş bıraktım, içimde belirgin bir hüzün ve özlem kıpırdanmıştı. Hp Laserjet Pro M201n Kartuş dolumu bilmiyor
olabilirdi ama ben kız kardeşinin ne hissettiğini bildiğime inanıyordum. Babam ve lan beni her zaman
korumuşlardı. Onlara her konuda güvenirdim. Dünyalarının merkeziymişim gibi hissediyor ve bundan
hiç utanmıyordum. Şu anda burada yoklardı ama Hp Laserjet Pro M201n Kartuş dolumu yanımdaydı. Ve tuhaf, izah edilemez bir şekilde
kız kardeşini kıskandığımı fark ettim. Beni düşünmesini isterken kız kardeşini düşünmesini
kıskanmıştım.
“Ya sen?” dedi Hp Laserjet Pro M201n Kartuş dolumu. “Senin sırrın ne?”
“Benim sırrım yok.” Ama vardı. Hp Laserjet Pro M201n Kartuş dolumu’dan büyük bir sır saklıyordum; yanlış olduğu için kendime
bile düşünme izni vermediğim bir sır. Hem de çok yanlış. Birden, bakarsam kızaracağımdan korkarak
gözüne bakamaz oldum.
“Shaun’la nasıl arkadaş oldunuz?” diye sordum.
“Arkadaş değildik,” diye düzeltti. “Bu konuda çok haklıydın Birlikte çalışıyorduk, hepsi bu.”
“Yani sen de ondan hoşlanmıyordun. Hiç mi hoşlanmadın?" diye üsteledim.
“Ortak noktamız yoktu.”
“Nerede çalışıyordunuz?”
“Sağda solda, rastgele işlerde,” diye yanıtladı.
“Ne tür rastgele işler?”
“Özellikle gurur duyulacak şeyler değil,” dedi konuyla ilgili ayrıntıya girmeyeceğini açıkça belli
eden bir tavırla. “Shaun’da bana lazım olan şeyler vardı. Bende de ona.”
“Subway’de ne oldu? O da bir iş miydi? Yolunda gitmeyen bir iş?”
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş dolumu homurdandı. “O bir soygundu. Düpedüz bir soygun. Seni benzincinin marketinde gördükten
sonra, kaldığımız motelde Shaun la buluştum,” diye yanıtladı. Cevabı beni şaşırtmıştı. Bu kadar açık
sözlü davranmasını beklemiyordum. Belki o da duvar örmekten yorulmuştu. “Blackfoot’ta
halletmemiz gereken bir iş vardı. Shaun’un kamyonetiyle, gittik. Yolda Shaun bir şeyle ı yemek için
durmak istedi. En azından bana öyle söyledi. Subway girdi, silahını kasiyere çevirdi ve polis memuru
olaya dâhil olunca paniğe kapıldı.”
“Bunlar olurken sen neredeydin?”
“Kamyonette,” dedi Hp Laserjet Pro M201n Kartuş dolumu üzeri örtülü bir kinle. “Silah sesini duydum ve kamyonetten inmek için
harekete geçtim. Neler olduğunu anlamamıştım. Shaun koşarak geldi ve kamyonete binmeni için
bağırdı. Binmeseydim, bensiz gidecekti ve tutuklanan ben olacaktım. Ayrıca Shaun’un polis
memurunu vurduğu silah benimdi. Bu yüzden kamyonete bindim ve kaçtık. Polisten uzak durmak için
dağa çıktık ama kar başladı. Fırtınanın dinmesini beklemek zorunda kaldık ve sizinle de o zaman
karşılaştık.”
“Silahın neden Shaun’daydı?”
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş dolumu nefret yüklü bir kahkaha attı. “Geçen hafta dağa çıktığımızda, Shaun ona borcu olan bir
adamdan tahsilat yapmak için beni de yanında gitmeye zorladı. Adama söz geçirmek benim işimdi.
Gideceğimizi önceden haber vermemiştik ama bir şekilde haber uçmuş olmak. Gideli henüz birkaç
dakika olmuştu ki siren sesleri duyduk. Bir ara sokağa kaçtık, polis de peşimize düştü. Tabancamdan
kurtulmak zorundaydım. Ayrılmadan hemen önce Shaun silahı çöp konteynerine attığımı gördü.
Polislere izimizi kaybettirdik ama konteynere döndüğümde, silahım gitmişti. Shaun oraya benden
önce ulaşmış. Tabancamı geri vermedi. Almak için birkaç planım vardı ama zaman alacak şeylerdi.
Birkaç gün sonra bir polisi vuracağını bilseydim, elimi çabuk tutardım.
“Yani olanlar seni rahatsız mı ediyor?”
“Elbette.”
“Yani iyi bir adam olduğuna inanmamı bekliyorsun, öyle mi?”
Hp Laserjet Pro M201n Kartuş dolumu ani bir kahkahayla başını arkaya attı. “İyi bir adam mı? Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?”
Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner’a hakkında ne düşündüğümü söylemek istemiyordum. Tenimin karıncalanıp ısınmasına ve
elimin ayağımın boşalmasına neden oluyordu. Bana kendi ağzıyla tehlikeli olduğunu söylemişti. Ve
koyu renk gözleri sırlarla dolu olsa da ben o gözlerin ötesini görmüştüm. Görünenin ardında bir
incelik ve iyilik olduğunu biliyordum. Bu cezp edici olduğu kadar şefkat uyandıran bir şeydi. Korucu
kulübesinde soyunurken gördüğüm güçlü ve sporcu vücudunu hatırladım. Calvin yanında çocuk
kalmıştı. Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner’a kaçamak bir bakış attım, gözlerim otomatik olarak yumuşacık ve gizemli ağzına kaydı
ve kendimi o dudakları...
Bu düşünce nefesimi kesti.
Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner bana dikkatle baktı. “Ne oldu?”
Parmaklarımı boynuma sararak, “Sanırım öksüreceğim,” dedim.
“Yüzün kıpkırmızı. Su ister misin?”
Neden olmasın? Hararetimi düşürecek bir şeye ihtiyacım olduğu kesindi.
Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner tam kalçasında asılı duran mataraya uzanırken bir anda durdu. İçgüdüsel olarak kolumu tutup
beni uzaklaştırdı. Ormanın derinliklerine doğru bakarken, paniği kahverengi gözlerine yansımıştı.
Midem içgüdüsel olarak kasılırken, “Ne oldu?” diye fısıldadım.
Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner’un vücudu birkaç saniye daha gerginliğini korudu. Sonra kolumu tutan elini gevşetti. “Gri
kurtlar. Üç tane.”
Baktığı yöne döndüm. Gözlerimi kısarak karaltıların ışıldayan karda tuhaf izler bıraktığı yere
baktım ama hareket görmedim.
“Gittiler,” dedi Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner. “Bizi kontrol etmeye gelmişlerdi herhalde.”
“Kurtların insanlardan çekindiklerini sanıyordum.” Calvin bana doğa yürüyüşleri sırasında
rastladığı kurtları anlatmıştı. O fotoğraf makinesini çıkarana kadar çoktan kaçmış oluyorlardı.
“Çekinirler. Hasta olmadıkları ya da kışkırtılmadıkları sürece saldırmazlar.” Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner gözlerinde
manidar bir ifadeyle bana baktı. “Beni endişelendiren bozayılar. Genelde kurdan takip eder ve sürü
bir canlıyı öldürünce hamle yaparlar. Kendileri avlanmazlar. Özellikle baharda kış uykusundan
uyanıp aç oldukları zaman.”
“Başka bir deyişle, kurdun olduğu yerde bozayı da vardır.” Ürperdim ama bu kez nedeni soğuk
değildi. Midem açlıktan kazınıyordu.
Kendimi bir hayvan öldürürken hayal edemiyordum ama bir yandan aklımı yitirecek kadar
acıkmıştım. Midemdeki sana fikrimi değiştirecek kadar beni yıprattığından kahvaltı için avlanan
Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner’a eşlik etmeyi kabul ettim. Metabolizmam önceki akşam yediğim konserve mısırın tamamını
yakmıştı ve yürüyüşe yemeksiz devam edemeyecektim. Açlığım zihnimi sararak sonunda
düşünebildiğim tek şeye dönüştü. Idlewilde’a bir an önce ulaşmak istiyordum ama önce bir şeyler
yemeden bu zorlu yürüyüşü tamamlamamız imkânsızdı.
Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner küçük hayvanların izinin nasıl sürüleceği, çubuklar ve büyük bir taşla nasıl tuzak kurulacağı
gibi temel avcılık konularında beni bilgilendirdi. “Ağaçların sık olduğu yerden çıkmamız gerekecek,”
dedi. “Hayvanlar suya, yiyeceğe ve barınağa yönelirler. Güneş ormanın bu kadar içine giremediği
için ışık, dolayısıyla yiyecek çok az bulunur.”
“Bir akarsu bulabilirim,” dedim yardım etme isteğiyle. Hp Laserjet Pro M201n Muadil toner’un şüpheli bakışı karşısında ekledim.
“Seni ve Shaunu korucu kulübesine nasıl götürdüysem, öyle.”
Kısık gözleriyle beni dikkatle süzdü. “Onu bilerek mi yaptın?” “Evet,” dedim. İşe yarar olduğumu
bir kez daha ispatlayabileceğim için gururluydum. Montumun fermuarını indirip Calvin in haritasını
çıkardım. Haritayı Hp Laserjet Pro M201n Muadil kartuş’a göstermekle doğru bir şey yaptığımdan emin değildim ama bu riski göze
almaya karar verdim. Arazi konusunda bilgi sahibi olduğuma inanıyordu. Calvin in kargacık burgacık
notları yüzünden karmaşık görünen harita kadar bana da ihtiyacı vardı. Ayrıca Hp Laserjet Pro M201n Muadil kartuş’un eline beni
bırakmak için bir sürü fırsat geçmişti. Şimdi en iyi plan kaynaklarımızı birleştirip Idlewilde’a
olabildiğince çabuk ulaşmaktı.
Hp Laserjet Pro M201n Muadil kartuş ona uzattığım haritayı bir süre sessizlik içinde inceledi. Sonunda, “Bunu nereden buldun?”
dedi.
“Calvin’in. Bir sürü not var, gördün mü? Etkileyici, değil mi? Sana bu bölge hakkında uzman
olduğunu söylemiştim.”
“Bunu Calvin mi hazırlamış?”
“Yola çıkmadan önce arabasından aldım. Bu harita olmasa büyük olasılıkla çoktan ölmüştüm.”
Hp Laserjet Pro M201n Muadil kartuş hiçbir şey söylemeden haritayı incelemeyi sürdürdü. Sıradağlara serpiştirilmiş irili ufaldı
göllerden birinin yakınındaki bir noktayı işaret ederek, “Şurası yaklaşık olarak bulunduğumuz yer,”
dedim. “Korucu kulübesi burada. Bir kilometreden daha yakın. Fırtınada onca zaman debelenmemize
rağmen bir kilometre bile kat edemediğimize inanabiliyor musun? Ve şurası Idlewilde. Ne kadar ağır
hareket ettiğimiz düşünülürse oraya gitmemiz bir gün sürebilir.”
“Yeşil noktalar neyi temsil ediyor? Bir şey yazmıyor.”
“Bu yeşil nokta kürk avcılarının kulübesini gösteriyor. Ve şu kuzeydeki de Shaunun beni rehin
aldığı kulübeyi.”
“Ya şu yeşil nokta?”
“Onun da büyük olasılıkla terk edilmiş bir barınak olduğunu düşünüyorum. Idlewilde’a giderken
oradan geçeceğiz. Umarını orada soluklanıp ısınabilir, hatta akan su bulabiliriz.”
Hp Laserjet Pro M201n Muadil kartuş bütün dikkatini vererek haritayı incelemeyi sürdürdü. Haritayı sımsıkı, neredeyse açlıkla
tutuyordu. Bir an kâğıdı yırtmasından korktum. “Korucu kulübesine tesadüfen denk
geldiğimizi söylediğinde sana inanmıştım. Benimle oynadın.”
Üstünlük taslar gibi bir ifade takındım. “Çocuk oyuncağıydı.” “Bu harita hayatımızı kurtarabilir.
Bende kalabilir mi?” diye sordu Hp Laserjet Pro M201n Muadil kartuş. “Güvenliğini sağlamak için:”
Kaygımı saklayamayarak dudağımı ısırdım. Ona haritayı göstermekle hata etmediğimi
umuyordum.
“Alıp kaçmayacağım,” dedi yumuşak bir sesle. “İncelemek ve Idlewilde’a kestirme yol bulabilir
miyim diye bakmak istiyorum.” “Belki bir süre kalabilir,” dedim tereddüde. Ondan şüphelendiğimi
düşünmeyeceğini umarak, “Ben de incelemek isterim,” diye ekledim. Çünkü şüphelenmiyordum. En
azından şüphelendiğimi sanmıyordum. Sadece o harita benim güvencemdi. Benim cankurtaranım ve
tamamen güvenebileceğim Calvin’in fiziki sembolüydü.
“Anlaştık.” Hp Laserjet Pro M201n Muadil kartuş gözlerinde tuhaf ve yoğun bir ışıkla haritayı montunun iç cebine yerleştirdi.
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bir şeyler yediğimizde neredeyse akşamüstü olmuştu. Eğreti aletlerle avlanmak, Wyoming ve
Idaho ya ilk yerleşen çiftçileri ve temel ihtiyaçlarını karşılamak için harcadıkları uzun saatleri takdir
etmeme neden olan zahmetli ve bunaltıcı bir süreç oldu. Eve ulaşabilirsem, modern kolaylıkları bir
daha asla hafife almayacaktım.
Hp Laserjet Pro M201n Muadil kartuş’la beş tavşanı tuzağa düşürdük, derilerini soyup ateşte pişirdik. Normalde yemek konusunda
mızmız biriydim ve bir saatten kısa süre önce sağ gördüğüm bir hayvanı yemeyi midem kaldırmazdı
ama açlığım galip gelince karnım tıka basa doyup ağrıyana kadar yiyerek etin tadını çıkardım.
Ormanda hava erken kararıyordu ve Hp Laserjet Pro M201n Muadil kartuş’la birlikte günbatımından sonra yolumuzu bulmaya
çalışmak yerine, Idlewilde yoluna çıkmayı ertesi sabaha bırakmaya karar verdik. Fenerlerimizin
ve kafa lambalarımızın ne kadar dayanacağını bilmiyorduk ve zifirî karanlıkta debelenme ihtimalimiz
yüksekken uzun bir yürüyüşe çıkma riski almak aptalca geldi.
Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı Toneri daha rahat bir yatak elde etmek için yapraklarını dökmemiş dalları bir araya toplayıp
matlarımızın ve uyku tulumlarımızın altına döşedi. Paylaşacağımız tek bir yatak.
Gerçekçi yanım birlikte uyumanın akıllıca olduğunu biliyordu, bu sayede vücut ısımızı
koruyacaktık ama akşam ilerledikçe, kendimi Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı Toneri’un da benim kadar gergin olup olmadığını merak
ederken buldum. Onu uzun ve koyu renk kirpiklerinin altından bana kaçamak bakışlar atarken
yakalayınca, düşüncelerini tahmin etmeye çalıştım ama hoş ve dost canlısı maskesi bir an olsun
yüzünden eksilmedi.
Sırtüstü uzanarak, “Avlanmayı nereden öğrendin?” diye sordum. Tepemizdeki köklerin arasından
puslu mavi bir ay ışığı süzülüyordu. Montum ve eldivenlerime iyice sarınmış bir halde yatarken,
gece göğü o kadar dondurucu ya da sevimsiz görünmüyordu.
Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı Toneri burnunu sıvazlarken bana gizemli bir gülümsemeyle baktı. “Sana verdiğim viski şişesi
duruyor mu?”
Viski. Elbette, bana verdiği alkoldü. Daha önce hiç içmediğim için tadı yabancıydı. Ama
arkasında bıraktığı yanına hissinden anlamalıydım. Babamın evde olmazsa olmaz iki kuralı vardı.
Birincisi ve en önemlisi, seks yok. İkincisi, içki yok. Lise hayatım boyunca hafta sonu planlarımın
ortasında oturan bu kurallar bu ıssız ve kanunsuz vahşi doğada bir anda işe yaramaz görünmeye
başlamıştı.
Şişeyi ona uzattım ve büyük bir yudum almasını seyrettim.
Gözlerini yumup alkolün gırtlağından aşağı kaymasını bekledikten sonra, “Lise son sınıftan önceki
yaz, bir vahşi doğa kampına gittim,” dedi.
İtirafı beni hazırlıksız yakalamıştı. Başımı arkaya atarak güldüm. “Yani çok uzun zaman önce de
bir baş belası ve toplum için bir tehdittin,” diye takıldım. “Korbie’nin erkek arkadaşı Kaya da
o kamplardan birine gitmek zorunda kaldı.”
“Kaya? Adı bu mu?”
Kıkırdayarak başımı iki yana salladım. “Kaya takma adı. Gerçek adı Kautai. Biz ortaokuldayken
Tongadan Idahoya geldi. Tek kelime İngilizce bilmiyordu ama iri yarı, güçlü kuvvetli bir tip olduğu
için kimse onunla alay etmezdi. Sonra futbol takımına girdi. Takımı,
Las Vegas’taki Ulusal Gençlik Futbol Şampiyonasına taşıdı. Adım da böyle aldı; sadece kaya gibi
sağlam olduğu için değil, sahada da yıkılmaz olduğu için. Her neyse, Kayanın anne ve babası onu bir
araba kazasına karıştığı için kampa gönderdi. Süper sıkı bir kadın olan annesi Kaya’nın içki içtiğine
ikna olmuştu ve vahşi doğada birkaç haftanın ona içkiyi bıraktıracağını düşünüyordu. Eee, senin
hikâyen ne? Kötü çocuklar kampına gönderilmeyi hak edecek ne yaptın?”
Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı Toneri gülümsedi. “Öyle bir şey değildi. Liseyi Sarı Francisco’nun varlıklı bir bölgesinde okudum.
Sınıf arkadaşlarım kongre üyelerinin, ünlü avukatların ve yabancı diplomatların çocuklarıydı. Çoğu
için yaz tatili Ibiza ve Saint Barts’ta partiden partiye koşmak anlamına geliyordu. Annem son sınıfa
geçmeden önceki yaz tatilini o ve kız kardeşimle birlikte Avrupa seyahatinde geçirmemi istiyordu.
Beş yıldızlı bir Avrupa otelinden diğerine geçmenin normal bir şey olduğunu düşünerek büyüdüm.
Ama on yedi yaşına geldiğimde bu abartılı yaşam itici gelmeye başladı. Anneme onlarla
gitmeyeceğimi, bir vahşi doğa kampına yazıldığımı söyledim. Sanırım zengin olmamak elimde değilse
de şımarık, tembel, her şeyi kendine hak gören serserinin teki olmadığımı ispatlamak istiyordum.
Vahşi doğa kampı kendimi ailemin yaşam tarzından ayrı bir yere koymak için kişisel haçlı seferim
olacaktı.
Şişeyi Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı Toneri’dan aldım ve öksürükler arasında birkaç yudum daha içtim. Viskinin teknik olarak
beni ısıtmadığını bitiyordum ama ne kadar üşüdüğümü unutturmak konusunda iyi iş çıkarıyordu.
Ayrıca beni gevşetiyordu. Artık Calvin in beni kurtarmasını istediğimden emin değildim. Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı Toneri’la
birlikte zaman geçirmek, onu daha iyi tanımak hoşuma gidiyordu. Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı Toneri çözmek istediğim bir gizemdi.
En azından kendime böyle diyordum. Ancak zihnimin derinliklerinde kaygılı bir ses Stockholm
sendromu düşüncesini fısıldamaya devam ediyordu. Yoksa bu sahte bir çekim miydi? Gereklilik ve
hayatta kalma mücadelesinden doğan bir çekim?
“Annen ne dedi?” diye sordum.
Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı Toneri şişeyi uzattığım elimden alırken sırıtıyordu. “Ona herhangi bir vahşi yaşam kampına değil,
Impetus’a gideceğimi söyleyince yüzünün aldığı şekli görmeliydin.”
“Impetus ne?”
“Sorunlu ergenler için ekol sayılabilecek bir vahşi doğada yaşam programı. Davranış
bozukluklarını düzeltmek için sert cezalar, taciz ve beyin yıkama yöntemleri kullanırlardı. Artık yok
Impetus’a eski katılımcıları tarafından çocuk tacizi davaları açıldı. Sonunda büyük olasılıkla uzlaşma
sağlamak için yaklaşık yirmi milyon dolar ödeyecekler. On yedi yaşındayken bana kusursuz bir isyan
şekli gibi gelmişti.” Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı Toneri özlem dolu bir gülüşle devam etti. “Annem ve babam öfkeden çıldırdı.
Babam önce gitmemi yasakladı. Beni Land Rover’ımı elimden almakla ve üniversite paramı
ödememekle tehdit etti. Annem ve babam sağ çıkacağıma inanmıyordu. Grubumdan iki çocuğun
öldüğü düşünülürse, çok yerinde bir kaygıydı.”
Elimi ağzıma kapadım. “Öldüler mi?”
“Biri zorlu doğa şartlarında açıkta kalmaktan, diğeri açlıktan öldü. Bizden kendi barınaklarımızı
yapmamız ve kendi yiyeceklerimizi tedarik etmemiz bekleniyordu. Bir güvenlik ağı yoktu. Bir tavşanı
tuzağa düşürmeyi başaramadığın ya da yağmurdan saklanamadığın zaman, bu şekilde idare etmek
zorundaydım “Bu korkunç bir şey. Cidden, yasal olduğuna inanamıyorum.” “Her tür risk hakkında
bilgi sahibi olduğumuzu belirten çok kapsamlı bir anlaşma imzaladık.”
“Senin gibi zengin bir serserinin sağ çıkabilmesine inanamıyorum.”
“Sen de annem ve babam kadar kötüsün,” dedi şakacı bir tavırla saçlarımı karıştırarak. Donup
kaldım. Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı’a karşı her tür çekimi inkâr edeceğime yemin etmiştim ama bana dokunduğu zaman,
aramıza ördüğüm duvar bir anda temelinden sarsıldı. Kasıldığımı fark ettiyse bile belli etmedi.
Sözlerini sürdürdü. “Birkaç kez ölümden döndüm ama zorlu bir ilk haftanın sonunda hızla ayak
uydurdum. Gruptaki en iyi avcıları takip ettim ve nasıl tuzak kurduklarını izledim. Yaz sonu
geldiğinde hiçbir şeyden korkmuyordum. Avlanmayı, kırık kemikleri sabitlemeyi, hangi böcekleri
ve hayvanları yemenin güvenli olduğunu ve minimum kaynakla ateş yakmayı öğrenmiştim.
Hipotermiyle, enfeksiyonlarla ve beleşçilerle baş etmiştim. En zoru da buydu; kendi ellerimle
öldürdüğüm ya da inşa ettiğim şeyleri korumak için kamp arkadaşlarımla baş etmek. Günlerce boş
mideyle dolaşmak beni rahatsız etmiyordu. Şimdi geriye dönüp baktığım zaman, üç kısa ay içinde
etkileyici bir dönüşüm yaşadığımı görüyorum.”
Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı şişeden büyük bir yudum daha aldı ve yanıma uzanıp başım yumruğuna yasladı. Bu yasak
yakınlık korku dolu bir heyecanla dolmama neden oldu. Birkaç günlük sakalları ona serseri bir hava
katıyordu. Akşam boyunca dudaklarından belli belirsiz bir gülümseme eksik olmamıştı ve
düşüncelerini okumaya çakşırken delirecektim. Ateş küçük sığınağımızı ısıtmıştı ve
sersemlemeye başlıyordum. Ve cüretkâr hissetmeye. Çaktırmadan kollarımı başımın üstüne uzattım ve
yattığım yerde dönüp Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı’a biraz daha sokuldum.
“Ne kadar oldu?”
“Dört sene önceydi? Şu anda yirmi bir yaşındayım.” Sırıttı. “Ve artık o zamankinin yarısı kadar
bile küstah ya da dediğim dedik değilim.”
“Hımm, bundan eminim. Varlıklı Körfez Bölgesi’nden Wyoming kanun kaçaklığına geçişin nasıl
oldu?”
Uçarı bir kahkaha attı. “Belki de şu klişe tiplerdenimdir. Anne ve babası hiç yanında olmayan ve
sonunda kendi kazdığı kuyuda boğulan zengin çocuk.”
“Buna inanmam.”
Yüzü ciddileşti. “Anne ve babamla kavgaya tutuştum. Şimdi pişmanlık duyduğum sözler sarf
ettim. Ailemin özellikle son dönemde karşılaştığı pek çok sorun için onları suçladım. Her ailede
sorun olur ama benimkiler bizim sorunları…” Duraksadı. O serinkanlı bakışı bir an kaybolur ve
kırılganlığını ele verir gibi oldu. “Benden ve kız kardeşimden her zaman en iyiyi beklediler.
Üstümüzde çok baskı hissediyorduk. Bir süre evden ayrılabilirsem, yatışıp bir şeyleri düzeltmenin
yolunu bulurum sandım.”
“Sorunlarından kaçmadığına emin misin?”
“Öyle görünüyor, değil mi? Annem ve babamın kaçtığımı düşündüklerinden eminim. Ya sen? Sen
bu doğal yaşam keşfi olayına nasıl sardın?”
Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı’un kendisinden daha fazla bahsetmek istemediği belli oluyordu. Ben de mahremiyetine saygı
göstermeye karar verdim. “Calvin, Teton Dağları’nda yürüyüş yaptığım öğrendiğim ilk
kişiydi,” dedim büyük bir dikkatle. Bu uzun ve karmaşık bir hikâyeydi ve Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı’a ne kadarını anlatmak
istediğimi bilmiyordum. “Ona oldum olası hayrandım. Çocukken bile Versteeg’lerle dağa gelir, onu
izler ve bana birtakım hileleri öğretmesini isterdim. Çakmak gazı yerine çam sakızı kullanmak gibi
mesela. Ve babam balık tutmaya gittiği zaman beni de dağa götürürdü, bu yüzden burada,
dağda olmak geniş arka bahçemizde takılmaktan farksızdı. Bu seyahate hazırlanırken bir raf dolusu
rehber kitap okudum, ağabeyim lan’la günlük yürüyüşlere çıktım, ağırlık kaldırdım ve benzeri bir
sürü şey yaptım. Ayrıca daha önce de söylediğim gibi bu dağın çeşitli kısımlarında sayamayacağım
kadar çok kez yürüyüşe çıktığım için faydalanacağım tecrübelerim de vardı,” diye ekledim hızla ve
pek dürüst sayılmayacak şekilde.
Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı onaylar gibi bir ses çıkardı. İçki şişesini aldım ve birkaç yakıcı yudum daha içtim.
Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı şişeye uzandı, neredeyse dibini bulmak üzere olan içkiye bir göz attıktan sonra şişeyi cebine
yerleştirdi.
“Hey, daha bitmemişti,” dedim.
İtirazımı duymazdan geldi ve beni dikkatli ve sorgulayan bir bakışla süzdü. “Neden Shaun’a
tecrübeli bir dağcı olduğunu söyledin? Neden yalan söyledin?”
Yüzüm ısındı ve göğsümü bir gerginlik sardı. “Sen neden bahsediyorsun?”
“Daha önce hiç dağ yürüyüşüne çıktın mı? Çıktığını sanmıyorum.”
Savunmaya geçerek, “Senin kadar çok şey bilmemem, beceriksiz olduğum anlamına gelmez,”
dedim.
Beni hafifçe dürttü. “Bana yalan söylemene gerek yok, Britt. Seni yargılamıyorum.”
Bu bir oyun muydu yoksa test mi onu bile bilmiyordum. Her halükârda Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı’a daha önce Teton
Dağlarında yürüyüşe hiç çıkmadığımı söylersem, işe yaramaz olduğumu anlayacaktı. Haritayı alıp
yola tek başına devam edebilirdi.
“Beni yargılamıyor musun? Komik çünkü kesinlikle yargılıyormuşsun gibi geliyor. Üstünlük
taslıyormuşsun gibi.”
“Bozulma,” dedi sakin bir sesle. “Bana her şeyi anlatabilirsin. Artık bir takımız.”
“Eğer bir takımsak,” dedim, “neden sürekli olarak sorularımdan kaçınmaya çalışıyorsun? Neden
Shaun’la yollarınızın nasıl kesiştiğini anlatmıyorsun? Sen Shaun gibi değilsin. Onun sana vereceği ne
olabilir ki?”
Besbelli havayı biraz dağıtmak için, kendi kendini küçümser gibi gülümsedi. “İşte yine başladık.
Sadece bana karşılığında bir şeyler verebilecek insanlarla işbirliği yapabileceğim varsayımına
geldik."
“Doğru düzgün bir cevap istiyorum!”
Yüzündeki gülümseme kayboldu. “Buraya birini aramak için geldim. Önemsediğim ve bir söz
verdiğim birini. O sözü yerine getirmeye çalışıyorum. Shaunun bana yardım edebileceğini
sanmıştım.”
“Kimi arıyorsun?”
“Seni ilgilendirmez, Britt,” dedi beklenmedik bir sertlikle. İtiraz edemeyecek kadar şaşırmıştım.
Gözlerime bakmak yerine, bakışlarını taş gibi bir ifadeyle uzaklara dikti.
Ani yabaniliği duygularımı incitti. Dönüp dizlerimin üstünde doğruldum ve devrilmiş ağacın
altından emekleyerek çıktım. Eldivenimi kazayla ateşin külüne sürtüp kumaşı delmiştim.
Parmağımı görebiliyordum. Bir küfür savurdum ve hışımla buz gibi karanlığa karıştım.
Arkamda Hp Laserjet Pro M201n Yazıcı’un inlediğini duydum.
“Britt! Bekle! Seni kızdırmak istemedim. Özür dilerim. Açıklayabilir miyim?”
Düşüncelerim beynimde cirit atarken ağaçların arasına yürüdüm Durumu nasıl kurtarabilirdim?
Onu kalmaya ve beni bırakmamaya nasıl ikna edebilirdim?
“Britt!”
Hızla döndüm ve kollarımı göğsümde kavuşturdum. “Sen bana yalancı dedin!”
“Beni bir saniye dinle...”
“Shaun’a yalan söylemişsem ne olmuş? Başka şansım yoklu. Bana ihtiyacı olmasaydı, beni
öldürürdü. Korbie’ye yaptığına bak sana, onu ölüme terk etti. Sen de öyle mi yapacaksın? Artık
bölge hakkında uzman olmadığımı ve o haritaya güvendiğimi öğrendiğine göre, kaçıp beni kaderimle
baş başa mı bırakacaksın?”
Hp Laserjet Pro M201n dolumu bana uzandı ama elini ittim. Hızlı hızlı soluyordum, kalbim gümbür gümbür atıyordu. Beni
bırakırsa asla kurtulamazdım. Hu dağ başında ölürdüm.
“Shaun’u kandıracak kadar akıllıydın,” dedi. “Kulübeden kaçarken malzeme çalacak kadar
akıllıydın. Ayrıca Calvin’in, kargacık burgacık notlar ve elle çizilmiş, kafa karıştırıcı işaretlerden
ibaret haritasını çözebildin. Herkes o haritayı okumayı başaramazdı.” Hp Laserjet Pro M201n dolumu ellerini kalçalarına
yerleştirdi ve ayaklarımızın arasındaki kara bakarak kafasını salladı. “Ben...” diye söze başlayacak
oldu ama sonra kendini tuttu. Derin bir nefes alarak baştan başladı. “Yanımda olman hoşuma gidiyor,
Britt. Gerçek bu. Seni bırakmayacağım. Bir baş belası olsaydın da seninle kalırdım. Yapılacak en
doğru şey bu olurdu. Ama seni hoş ve ilginç bulmaya başladığımı fark ettim ve bunu yaşamak zorunda
olmana sevinmesem de, birlikte olduğumuza seviniyorum.”
Ona bakakaldım. Hazırlıksız yakalanmıştım. Bunu beklemiyordum. Yanında olmam hoşuna mı
gidiyordu? Ona karşılığında bir şey veremeyecek olmama rağmen?
Tekrar uzattığı elini çekingen bir tavırla omzuma yerleştirdi. Hu kez hemen itmemem onu
rahatlatmışa benziyordu. “Ateşkes yapalım mı?”
Yüzünü inceledim. Samimi görünüyordu. Kavgalı kalmamamıza sevinerek başımı eğdim. Hp Laserjet Pro M201n dolumu
hâlâ benimleydi. Yalnız değildim.
Hp Laserjet Pro M201n dolumu derin bir nefes aldı ve yüzü gevşedi. “Biraz uyku zamanı. Önümüzde yarın sabah erkenden
başlayacak uzun bir yürüyüş günü var.”
Güçlükle yutkundum. “Bu yolculuğa Calvin yüzünden çıktım. Onu etkilemek istiyordum. Bir
şekilde gerçekten tekrar bir araya geleceğimizi sanıyordum. Bu seyahate çıkarsam, o da kendini
davet ettirir diye düşündüm. Çok antrenman yaptım ama bana destek olacağına hep inandım. Çünkü
ben bunu hep yaparım. Hayatımdaki erkeklerin beni kurtarmaya gelmesini umarım.” Gözlerim
yaşlarla dolmuştu. “Babam, lan, Calvin. Her zaman onlara bağımlıydım ve bu beni hiç rahatsız
etmezdi. Bana bakmalarına izin vermek o kadar kolaydı ki. Ama şimdi...” Yutkundum. “Babam
öldüğümü sanıyor olmak. Küçük kızının vahşi doğada sağ kalabileceğine ihtimal vermez.”
Dudaklarım kontrolsüz bir şekilde titrerken yüzümü buruşturdum. Sıcak gözyaşları yanaklarımdan
süzülüyordu. “İşte. Gerçek bu. Benim acınası gerçeğim bu.” Hp Laserjet Pro M201n dolumu savunmasız olup sürekli tetikte
kalmak için sırlara ihtiyacımız olduğunu söylemişti ama yanılıyordu. Ben içimi ona açmış, ne var ne
yok önüne sermiştim. Savunmasızlık bu değilse, neydi, bilmiyordum.
“Britt,” dedi Hp Laserjet Pro M201n dolumu yumuşak bir sesle. “Etrafına bir bak. Hayattasın. Hayatta kalmak konusunda
bayağı iyi iş çıkarıyorsun. Ve birkaç kez hayatımızı kurtardın. Babanı ve ağabeyini yine göreceksin.
Sana bunu sağlayacağımı söylerdim ama gerek yok. Sen bunu kendi başına başarabilirsin. Çünkü en
başından beri yaptığın buydu.”
Parmaklarımı gözlerimin altından kaydırıp gözyaşlarımı sildim, “işlerin böyle gelişeceğini
bilsem, daha çok çakşırdım. Başımın çaresine bakmayı öğrenirdim. Ama zaten amaç bu, değil mi?
İnsan neyle karşılaşacağını asla bilmiyor, bu yüzden her zaman hazırlıklı olmak gerek.”
Hp Laserjet Pro M201n dolumu onaylamaya hazırlanırken, bakışları yüzümden uzaklaştı.
Ve bir küfür savurdu.
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ayının sesini, kendisini görmeden önce duydum.
Sadece birkaç metre uzağımızda, oflayıp puflayarak yeri pençeliyordu. Fırçayı andıran kürkü ay
ışığında yer yer gümüşi çizgilerle parlıyordu. Kısa ama güçlü yapılı arka bacaklarının üstünde
doğrulan bozayı rüzgârı kokladı ve kafasını bizi daha iyi göreceği bir açıyla çevirdi.
Gırtlağından yükselen bir homurtuyla dört ayağının üstüne geri indi. Kulaklarını arkaya yatırarak
bizi çok yaklaştığımız konusunda uyardı. Kafasını bir o yana, bir bu yana çevirirken saldırgan bir
tavırla dişlerini birbirine çarpıyordu.
Zihnimde, okuduğum bütün rehber kitapları taradım. Ayı saldırılarıyla ilgili her paragrafı,
cümleyi, başlığı, önemli alıntıyı ve bölüm özetlerini düşündüm.
Hp Laserjet Pro M201n dolumu alçak ve yumuşak bir sesle, “Kamp yerine koş,” dedi. “Ateşi ayıyla arana al ve
becerebilirsen bir meşale yap. Onu senden uzaklaştırmak için bağırıp sesler çıkaracağım.”
Onu yakınımda tutmak için elini yakalayıp parmaklarını sıktım. “Hayır,” dedim, en az onunki
kadar alçak ama titreyen bir sesle. Koşmak bir bozayıyı kışkırtır. Bağırmak bir bozayıyı kışkırtır.
Hp Laserjet Pro M201n dolumu’un sadece beni korumaya çalıştığını biliyordum ama bu plan ikimizin de yaralanması ya da
ölmesiyle son bulabilirdi.
“Britt...” dedi uyaran bir sesle.
“Yapmamız gerekeni yapacağız.” Kıpırdamadan dur. Göz teması kurma. Kuru dudaklarımı
ıslattım. “Yavaş yavaş geri çekil. Yumuşak ve tehditkâr olmayan bir sesle konuş.”
Bozayı atağa geçti. Uluyarak ve homurdanarak dosdoğru bize koşarken kasları satenimsi kürkünün
altında dalgalanıyordu. Mideme bir kramp girdi, gırtlağım kurudu. Karanlıkta ayının boyutunu tahmin
etmek güçtü ama şimdi yanında zararsız bir evcil hayvan gibi kalan ayı sansarından çok daha iri
olduğu kesindi.
“Koş,” diye üsteledi Hp Laserjet Pro M201n dolumu beni iterek.
Parmaklarını daha da sıkarak ona iyice sokuldum. Kalbim bacaklarıma akın eden kanın sesini
duyabileceğim kadar hızlı çarpıyordu. Bozayı devasa pençeleriyle yerdeki karı
havalandırarak vahşice üstümüze geliyordu.
Ayı gürültülü bir homurtuyla montumun koluna sürtünerek yanımdan geçti. Kürkünün her teli
montumun kumaşına sürtünürken tüylerim diken diken oldu. Ayının dipsiz siyah gözlerini hafızamdan
silebilmek için gözlerimi kapadım.
“Dön, yüzünü ayıya çevir,” dedim Hp Laserjet Pro M201n’a zor duyulan bir sesle. Bir ayıya asla sırtını dönme.
Dönmemizle ayının gözleri bize kilitlenmiş bir halde, homurdanarak üstümüze atılması bir oldu.
Bu kez aniden tam Hp Laserjet Pro M201n’un önünde durdu.
Burnunu Hp Laserjet Pro M201n’un yüzünün etrafında dolaştırıp kokladı. Hp Laserjet Pro M201n’un vücudunun kasıldığını hissettim.
Nefesi kesik kesik çıkıyordu, yüzü bembeyaz olmuştu.
Ayı pençesini savurup Hp Laserjet Pro M201n’u yere serdi. Hp Laserjet Pro M201n karın içine düşerken haykırmamak için dudağımı
ısırdım. Çok yavaş hareketlerle yanına indim ve karnımın üstüne uzanıp ellerimi ensemde kenetledim.
Yakamdan ve eldivenlerimin bilek kısımlarından içeri dolan karı hissetmiyordum bile. Soğuk şu anda
en son dert edilecek şeydi. Beynim tek bir düşünceyle zonkluyordu: Paniğe kapılma, paniğe
kapılma, paniğe kapılma.
Bozayıdan bir kükreme daha yükseldi. Kendimi yukarı bakmaktan alıkoyamayınca ay ışığında
parlayan sivri dişleri gördüm. Bozayı ayağım sabırsızlıkla yere vurunca, gümüşi kahverengi
kürkü dalgalandı.
Çenemi yere bastırırken Hp Laserjet Pro M201n’un da beni taklit edeceğini umarak içimden, kafanı koru, mesajını
gönderdim.
Bozayı beni burnuyla dürterek hafif aralık duran kol ve bacaklarımı yokladı. Devasa patisinin tek
bir hareketiyle beni yuvarlayıp ters çevirdi.
Hp Laserjet Pro M201n yumuşak bir sesle, “Ona tekme atıp peşime düşürmek için aksi yöne koşarsam, kamp yerine
kaçar mısın?” diye sordu.
“Lütfen dediğimi yap,” dedim titrek bir sesle. “Bir planım var.”
Bozayı yüzüme birkaç santim mesafede kükredi. Nefesi nemli bir rüzgâr gibi yüzüme çarparken
felç olmuş bir halde yattım. Besbelli gergin bir halde, aralıklarla kafasını kaldırarak bir o yana bir bu
yana dönüyordu.
“Planın işe yaramıyor,” diye fısıldadı Hp Laserjet Pro M201n.
“Tanrım,” diye mırıldandım, Hp Laserjet Pro M201n’un bile duyamayacağı kadar alçak bir sesle. “Lütfen bana ne
yapmam gerektiğini söyle.”
Bir ayı geri çekilmeden önce defalarca blöf atak yapabilir. Sakın duruşunu bozma.
Bozayı Hp Laserjet Pro M201n’a meydan okur gibi ön bacaklarım kara peş peşe vurarak, kocaman cüssesini Hp Laserjet Pro M201n’a
doğru savurdu. Hp Laserjet Pro M201n kıpırdamadan yattı. Ayı kışkırtmak ister gibi patisiyle Hp Laserjet Pro M201n’u dürtüyordu.
Açık ağzım Hp Laserjet Pro M201n’un bacağına geçirip onu silkeledi ama ciddi bir ısırık olmasa gerekti çünkü Hp Laserjet Pro M201n ne
kıpırdamış ne de ses çıkarmıştı.
Ve sonra ayı mucize eseri ya sıkıldığı ya da bizi artık tehdit olarak görmediği için, koşarak
uzaklaştı ve ağaçların arasında gözden kayboldu.
Temkinli bir tavırla kafamı kaldırıp ayının gözden kaybolduğu karanlığa baktım. Korkudan bütün
vücudum zangır zangır titriyordu. Yanağımın ayının salyasıyla ıslanmış olduğunu ancak elimi sürtünce
fark ettim.
Hp Laserjet Pro M201n beni dizlerimin üstüne, kollarının arasına çekti. Başımı göğsüne bastırınca, hızla çarpan
kalbinin sesini duydum. Duygu dolu bir sesle kulağıma, “Sana saldıracak diye ödüm koptu,”
diye fısıldadı.
Bir anda bitkin düşerek bütün ağırlığımı ona verdim. “Beni korumak için kaçmamı istediğini
biliyorum ama sen ölseydin, Hp Laserjet Pro M201n, sana bir şey olsaydı ve ben burada tek başıma kalsaydım...”
Sesim boğuldu, cümlemi tamamlayamadım. O karardık olasılığın ağırlığı altında ezildiğimi hissettim.
Yalnızlık ve çaresizlik, tatsız ihtimaller üstüme çökmüştü sanki.
“Hayır, haklıydın,” dedi boğuk bir sesle, bana daha sıkı sarılırken. “Hayatımı kurtardın. Biz bir
takımız. Bu işte birlikteyiz.” Kısa, acı dolu bir rahatlama sesi çıkararak güldü, “İkimiz bir takımız,
Britt."
Kamp yerine, ateşin ışığına döndüğümüzde Hp Laserjet Pro M201n kot pantolonunu dizine kadar sıyırdı ve altından
taze kan göründü.
“Kanıyor!” dedim endişeyle, “ilk yardıma ihtiyacın var. İlk yardım setimiz var mı?”
Sırt çantasına uzanırken yüzünü buruşturdu. “Viski ve gazlı bez var. İdare ederim.”
“Ya enfeksiyon kaparsa?”
Gözlerimin içine baktı. “O zaman idare edemem.”
“Tıbbi müdahaleye ihtiyacın var,” dedim ve ne boş bir yorum olduğunu daha ağzımdan çıktığı
anda fark ettim. Bırakın hastaneyi, doktoru nereden bulacaktık?
“Ayının verebileceği hasarı düşününce bence nispeten ucuz atlatmış sayılırım.” İçkiden arta
kalanı yaranın üstüne döküp bacağından aşağı süzülen kanı yıkadı. Sonra gazlı bezin
tamamıyla bacağım sardı. İki iğneyle bandajı sabitledi.
“Keşke yardım edebilseydim,” dedim faydasızca. “Keşke elimden bir şey gelseydi.”
Hp Laserjet Pro M201n ateşe bir odun attı. “Beni oyala. Benimle bir oyun oyna.”
“Yoksa beni ‘Doğruluk mu, Cesaret mi?’ oynamaya ikna etmeye mi çalışıyorsun, Hp Laserjet Pro M201n?” dedim,
aklını acısından uzaklaştırmak için komik olmaya çalışarak. Sözlerimi vurgulamak için tek
kaşımı kaldırdım.
Keyifli bir homurtu çıkardı. “Bana gittiğin en sıcak yerden bahset. Aklına gelen en sıcak yerden.”
“Ters psikoloji mi yapacağız?” diye tahminde bulundum.
Faks Kağıdı Fiyatları,Ebat ve Ölçüleri
Toner Dolum Fiyatları
Toner Dolumu Zararları
FOTOKOPİ KAĞIDI FİYATLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Ucuz Fotokopi Kağıdı Neden Ucuzdur
Toner Çipi
Dolan Toner Nedir? Nereden Alınır?
Dolan toner hakkında genel bilgi ve açıklamalar
Toptan Fotokopi Kağıdı Alımında İthal-Yerli Farkı
Toptan Fotokopi Kağıdı Satın Alırken Markanın Önemi
Muadil Toner Kartuşu Fiyatları
Yazıcı Nedir?
Plotter Kağıdı,Rulo Plotter Kağıtları
Toner nedir dolum nasıl yapılır yenileme neden gerekir muadil yazıcı toneri seçimi niçin önemlidir
Google Üst Sıralara Çıkmak İçin Seo Uyumlu Makale Önemi
Googlede ilk sayfaya çıkmak için seo uyumlu makale yazılmasının nedenleri
UCUZ WEB TASARIM|UCUZ SEO|UCUZ TONER DOLUM
en ucuz web tasarım fiyatları ile ucuz seo çalışması sonuçlarıyla ucuz toner dolumu farkı
Ucuz toner dolumu fiyatlarına kaliteli garantili ekonomik fiyata sağlam sorunsuz hesaplı yazıcı toneri dolum ve yenileme kartuşlarına acil olarak hızlı ulaşın
DOLUM YAPILABİLEN LASER YAZICILAR
Hesaplı Doldurulabilen Tonerli Lazer Yazıcılar
Bu ürün için henüz yorum yapılmamış.